Yıl 2010’nun bahar aylarının ortalarında, 10 Ekim 2010 tarihinde yapılacak referandum nedeni ile Meclis’te ve kamuoyunda bu günkü gibi hararetli tartışmalar vardı gündemde…
     Hatırlıyorum da o günlerde İktidar:
    “Açılım ve Çözüm Süreci” ne atfen, “Güzel şeyler olacak…”, “ Terör bitecek, analar ağlamayacak…” demişti.
     Başka vaatleri de vardı; meselâ:
     “Darbeleri ülkenin gündeminden çıkarıyoruz…”,
    “Darbecilerden hesap soracağız…”,
    “Darbe Anayasası’ndan kurtulacağız…”,
    “Askeri vesayeti bitiriyoruz…”,
    “Memurlara sendika ve “Toplu Sözleşme” hakkı getiriyoruz…”,
    “Yüksek demokrasi getiriyoruz…”,
    “Şiddet gören kadınlarımızla ilgili düzenlemeler getiriyoruz…”,
    Ve dahi ekonomiye, sandığa, demokrasiye vurgu yaparak: “Söz sende!” diyerek “evet” oyu istemişlerdi.
   Sene 2017 ve yine referandum ve 2010’da yaşanan benzer tartışmalar yeniden gündem…
    İktidar’a, Cumhurbaşkanımıza bakıyorum sloganlar yine aynı…
    Diyorlar ki:
    “Başkanlıkla gelirse terör bitecek…” 
    Demek ki, yedi senede değişen bir şey olmamış, verilen sözler tutulmamış! Bir nevi itiraf…     
    Hani güzel şeyler olacak, analar ağlamayacak, terör bitecekti? 
    Sadece değişen saflar oldu; o gün masada olanların, mezardakilere, hatta boş metruk binalara, mezralardaki boş evlere “evet” oyu verdirenlerin cümlesi bu gün hain…  
    Yedi sene önce: “Askeri vesayeti bitireceğiz…” demişlerdi, yine aynı sloganla meydanlardalar… Demek vesayet konusunda da bir arpa boyu yol alamamışlar!
    O gün, “Darbeleri ülkenin gündeminden çıkaracağız…” demişlerdi, daha bir yenisini 15 Temmuzda yaşadık hal böyleyken yine aynı sloganla “evet” istiyorlar.
    2010’daki referandumda, “Darbe Anayasası’ndan kurtulacağız.” demişlerdi, halâ aynı slogan; biz yedi sene önce kurtulmamış mıydık?
    Yedi sene önce yüksek demokrasiye terfi etmemiş miydik, bu gün yeniden demokrasi, insan hakları neyin vaadi? 
    Kadınlarımız konusu ise tam bir facia…
    2010’dan günümüze tam tamına 1673 kadınımız cinayete kurban gitti!
    Cinsel taciz suçları zirve yaptı!
    Yolda, belediye otobüslerinde, parkta vs. yerlerde darp edilen kadınlarımızın hikâyesini zaten haber kanallarından izliyoruz; durumlarında değişen bir şey yok. Cinayet ve tacizler devam…
     Geçtim, AKP’li belediyelerce dağıtılan kitaplarda evli kadınların itina ile nasıl dövüleceğine dair kadın şiddetine resmiyet dahi kazandırıldı!
     Ekonomi yedi yıldır, 2011’de göklerimizde olacak uçağımızla uçmayı bekliyor!
     Dediğim gibi o referandumdan bu referanduma demokrasiden bireysel özgürlüklere, hukuka ve işsizliğe dair hiçbir vaatleri gerçekleşmemiş.
     Diyebiliriz ki, tüm yalanları tükettiler! Ellerinde kala kala “hain” sıfatı ile dün, açılırken valilere operasyon izni vermedikleri “çukur”  kaldı! Onu da toplumu ayrıştırmada, düşmanlaştırmada ustaca kullanıyorlar! 
                                                                 ***
     Dedik ya yalanları tükettiler! Ellerinde “evet”i anlatacak siyasi taktik olmayınca algı oyunlarına, dini suiistimaller sarıldılar!
     Taksime cami projesi basın aracılığıyla yeniden gündem…
     Bakıyorsun ustanın “Çamlıca Camii ” inşaatını ziyareti basında…
     Geçtim; söz konusu referandum olunca, Alevi vatandaşlarımız da ihmal edilmemiş! On beş yıldır İktidar olanların on beş yılda bir kere aklına gelmeyen Hz. Ali’nin doğum yıl dönümü de basında, İktidarımız topluca anma törenlerine katılacağını duyurmuş…
     Büyük reisin umre görüntüleri yine basında çarşaf çarşaf!
     “Müjde! TSK’daki kadın subaylara turban serbest…” Diye duyurulan haber keza öyle…
     Kendileri kurnaz, âlim, halkı cahil ya, halk, haberlerin sandıktan cin pardon “evet” çıkarma seansları olduğunu, ne için servis edildiğini hiç anlamadı!
                                                                ***
    Dedik ya yalanlar tükendi! Kala kala ellerinde Suriyeliler ve mahkûmlar kaldı… 
    Sandıktan “evet” yani cin çıkarma seanslarına devam!
    Duyuyoruz, el altından yaklaşık 300 bin Suriyeliye vatandaşlık verilmiş; referanduma katkısını düşünün artık; kemiksiz et gibi! 
     Mahkûmlara gelince onlarda da ayrı bir “evet” potansiyeli görmüş olacak ki İktidar yeni bir düzenleme peşinde… 
     Şöyle ki:
     Terör, cinsel, uyuşturucu, eş cinayetleri, soykırım suçları hariç, on yıldan az kesinleşmiş hapis cezası olanlardan sadece bir ayını kapalıda geçirenler;
     On yıl ve üzeri hapis cezası olanlardan cezasının 10’da birini kapalıda cezaevinde çekenler açık cezaevine…
     İktidar bu yolla 100 bin mahkûmu açık cezaevine geçirmeyi düşünüyor… 
     Teknik olarak yasayla mümkün de ya vicdani sorumluluk…
     Bu yolla üç ayda bir gece-gündüz bir hafta dışarıdasınız…
     Bu jestin her hâlükârda sandıkta bir karşılığı olacaktır; bu anlamda düzenlemenin referandum öncesine denk getirilmesi ne büyük bir tesadüf!
                                                              ***
    Dedik ya yalanlar tüketildi! Haliyle saçmalamalar kaçınılmaz oluyor… 
   Hele en önemlisi bu türden sokak ağzı ile konuşanına hiç şahit olmamıştık.
    Başbakanımız meydanlarda parlamenter sistemi eleştiriyor: “ Abudik gubidik bir sistem var ve bu sistemde bazı belli olmayan isimler bile başbakan olabiliyor…”
    Görüldüğü gibi “evet”i anlatılacak mantıklı ve makul cümleler olmayınca konuşmalar “abudik gubudik”! 
     Cümleleri ile kendi durumunu da tartışmaya açtığının farkında bile değil.
     Dolayısı ile sandığa vurgu yapıp, “Söz milletin! Herkes     milli iradeye saygılı olacak; halkın iradesinden neden korkuyorsunuz? ” dedikten bizim gibi düşünmeyenler haindir demek;
    Geçtim; milli iradenin seçtiği kişilere abudik gubidik demek abesliği ancak, makamının ağırlığını fark etmeyen ve seçilmeden gelenler için cuk oturmuş diyebiliriz...
     Özetle:
     Çukur bu zihniyettir…
     Ve sistem değil zihniyet değişmedikçe, idare edenler koltuklarında aynı kaldığı sürece daha çoook abudik gubidikler gelip geçecektir!