Reklam
Bugun...
Reklam
Advert
Biz Bu Filmi Daha Önce Görmüştük


Yüksel Şahin Karşı Pencere
unyevizyon@hotmail.com
 
 

 İki milyon yedi yüz bin Suriyeli ülkemde her yerde!
    Ekonomi tıkanmış, ihracat % 16 düşmüş, cari açık 30 milyar doların üzerinde, Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanı: “ Düze çıkmamız için açıl ekonomik reforma ihtiyacımız var.” diyor.
    İşsizlik % 10,3 ile zirve yapmış…
    Ekonomimizin lokomotiflerinden biri olan turizm can çekişiyor!
    Yunanistan 17’si iskâna açılabilecek 157 adamızı tek kurşun atmadan işgal etmiş…
    “400 verseydiniz bunlar olmazdı…” Cümlesini hatırlayın! Kendi siyasi çıkarları için “Açılım”, “Çözüm“, “Oslo Görüşmeleri”, “Dolmabahçe Mutabakatı” sürecini başlatanların gafleti ile zirve yapan terör sonucu güne 5’er, 10’ar şehit cenazesi haberleriyle uyanıyoruz…
    Aylardır yüzlerce sorti yapılarak, “yerle bir edildiği söylenen” PKK kampları ne hikmetse hâlâ orada…
    Güneydoğu sınırımızda tırmanan IŞİD terörü sonucu Kilis füze tehdidi altında…
    Altın, döviz uçmuş!
    Rusya ve sınırlarımız ötesindeki komşu ülkelerle oluşan yeni düşmanlıklar sonucu daralan pazar nedeni ile sanayici zorda ve ülkem AKP kongresini ve sonrasında olabilecek gelişmeleri konuşuyor; önceliğimiz bu…
    Nedeni: Cumhurbaşkanımızın dünya liderlerle yaptığı görüşmelere inat, A. Davutoğlu’nun aynı liderlerle ikili görüşmeler yapması ve kendi görüşmelerini devlet işlerinde esas alması yanısıra AB’nin, “Muhatabımız Başbakan’dır” çıkışı…
     Ve Cumhurbaşkanı’nın hareket alanını kısıtlayan ve 7 Haziran Genel Seçimleri öncesi bekleme odasına alınan “Parlamenter Sistemi ”iptal edip, kendi hâkimiyet alanlarını genişletmek adına, adına “ Fakto Fiili Durum “dediği ve yaklaşık iki yıldır uygulanan “Yarı Başkanlık Sistemi ”nin yasal dayanağı için süreci hızlandırmak… 
    Her ne kadar, “Benim kişisel meselem değil.” dese de kişisel denebilir…
   Sanırım, “Kibar Feyzo” idi; hani şu, “Ağanın şeyi üzerinde ……. “diye başlayan replikle meşurlaşan filim… 
   Bu gün de aynı durum… Ülkemde yaşananı, - Tabi orijinalini böyle değil; anlayın işte…-    “Ağanın sözü üzere üzerine söz olmaz…” diye özetleyebiliriz… 
                                                                         Emanetçi olarak geldi; kendi de biliyor… 
    A. Davutoğlu yine de bir şeyleri değiştirmeyi, kendi kadrosunu kurmayı denedi; milletvekili adaylarını kendi belirleme, MİT Başkanı’nı milletvekili aday göstererek pasifize etme İstediği bunlardan bazıları…
    Cumhurbaşkanı karşı çıktı; O’da Cumhurbaşkanı’nın istediği değişikleri onaylamadı. Bu anlamda huzursuzluk vardı. Nitekim Cumhurbaşkanı: “İki başlı olmuyor!” çıkışıyla huzursuzluğunu ilân etti ise de A. Davutoğlu cümleyi üzerine almadı. Bu konu hakkında medyada yapılan yorumlara da: “Sanal müfterilerin ameliyat yapmasına müsaade etmeyeceğiz.” diyerek karşı çıktı.
     Buna rağmen gerek parti içinden gerek medya üzerinden süreç devam etti. 
     Uluslararası toplantıları haber yapılmazken, Saray’da muhtarlarla toplantısı manşetten verildi.
     O’da yürek taşıyor; sonuçta et ve sinirden… Bir yere kadardı ve sonunda bütün “kabul” ve “evet” kanalları isyan etti: “Kimse bize medya üzerinden asla hiza-istikâmet tayin etmesin…”
dedi. Sert olmakla beraber cümlenin hedefindeki kişi belli…
     Çok geçmeden Saray’da delegelerle yapılan toplantı ile alındı rövanş!
     O toplantıda muhatabına geldiği yer hatırlatıldı; “emanetçisin” teması işlendi ve değişim için destek istendi. Karar imzaya açılarak yeter imza toplandı ve kongre kararı alındı.
    Tepki gördü: “Kırk yıllık dava arkadaşlarımın içinde olduğu partiyle ilgili gelişmeleri yakından takip etmem birilerini rahatsız etti…” dedi.
    Rahatsız etti dediği ise halk…
    Müdahale gerekçesine şaşırdım! “Kırk yıllık dava arkadaşlarım” Dediklerinden biri A. Gül…
    Hatırlayın! 2002’de genel seçimleri kazanan AKP’nin Genel Başbakanı’ydı.
    Ki, O, Başbakanlık yaptığı o ilk üç aylık dönemde RTE’nin siyasi yasaklılığını da kaldıran;
    Siirt’te hülle istifalarla milletvekili seçimleri yenileten ve RTE’nin Meclise girmesine de vesile olan;
     Akabinde AKP Genel Başkanlığından istifa edip, yapılan kongrede RTE’nin Genel Başkan seçilmesinin de ve başkanlığında yeni hükümetin kurulmasına yolunu açandı… 
    Bunlara rağmen kırk yıllık dava arkadaşını siyaseten nasıl harcadığına yakından şahidiz!
    B. Arınç, H. Çelik, M. Unakıtan, A. L. Şener, Y. Yakışır, A. Aksu, B. Atalay, İ.N. Şahin, S. Ergin de ilk aklıma gelen isimlerden bazıları, kırk yıllıklara dâhil; hangisi şu anda partide; hiç biri, zaten kalmadı da… 
    Bu anlamda, kırk yıl standardına uymayan 
A. Davutoğlu’nun azli hiç de zor olmadı… 
    Nitekim Saray’da yapılan ikili toplantıda imzalar A. Davutoğlu’nun önündeydi… Bırakmamak için değişik alternatifler sundu ise de RTE: “İmzaların gereğini yapın…” dedi.
    “Etik” tartışmalarına girmeyeceğim.  
    İşin özeti: Tek cümleyle ihtiraslarını ülke çıkarlarının önünde yürüten ve gittikçe otoriteleşen anlayışın iradeye, parlamenter sisteme müdahalesiydi… 
                                                                          Finalde ikisi arasında yaşananlar toplumun gözü önündeydi zaten, basın da çarşaf çarşaf anlatıyor olanları…
     “Benim tercihim değil; ortaya çıkan zaruretin neticesidir.” Diyen A. Davutoğlu’nun sitemi ortada…
     Çıkıp: “Başbakan bana geldi; çekilmek istediğini söyledi. Kendi tercihi; saygı duyuyorum.” demek halkı saf yerine koymaktır; ayıp! 
     Yapılanlar: Olanları çözümleyemez, yorumlayamaz, anlayamaz, cahildir algısını zihninde temellendiren anlayışın millete saygısızlığıdır; şikâyetçi oldukları ve kaldırdık dedikleri askeri vesayetin yerine tek adam erkine doğru evrilen otokrat bir vesayetin hâkimiyet alanlarını genişletme çabasıdır… 
     Özetle: Görünen odur ki, “Parlamenter Sistem” 
askıya alınmıştır!
     Anayasa’da tanımlanmayan, hukuki dayanaktan yoksun “Fiili Yarı Başkanlık”, şikâyet ettikleri bir yöntemle(!) ülke yönetimine maalesef hâkim olmuştur.
     Aynı erk şimdi yeni emanetçisini de belirleyecek…
     Sadece şunu söyleyebilirim, her ne kadar damadının adı geçiyorsa da kesin O değil; harcamaz!
     Benzer çekişmelerin yaşanmaması için atanan(!) düşük profilli, “İtaat et; rahat et…” anlayışını düstur edinmiş, siyaseten kullanıldıktan sonra buruşturulup atılacak birisi olacaktır.  
     “Deli İbrahim”, “Deli Mustafa” diye anılan padişahlarımız ve  “sabilemiz(!)” in yanına, emanetçinin ismi artık her kimse, tarihe ve ismi önüne “düşük profilli, silik” diye şerh düşecekler… 
 Tarih boyunca böyle anılmak biat kültürüne uygunsa kendi bilir de hani adet oldu; giderken “helâllik ister” kurtarırım diye düşünüyorsa, tövbe de dâhil, emanetçi olduğunu bile bile tek erkin çıkarına ülkenin geleceğini tahrip edecek girişimlere onay veren, insanlarımızın geleceğini heba eden anlayışı vebalden kurtarmaz…  

 



Bu yazı 1246 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YORUM YAZ

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI