Reklam
Bugun...
Reklam
Advert
Mazur Görmek Lazım…


Yakup HALICI Bugün Pazartesi
unyevizyongazetesi@gmail.com
 
 

 Muhterem…   

            Ülkemin yukarı köylerinden birinden… Okula zar, zor ve bilmem kaç saat bele kadar karı çiğneyerek gidebilmiş. 
            Giderken de hocasının“bir dal odun getirmeden geleyim deme haaa…”Sözünü de unutmamış.
            Sonra şehrin kenar-köşe mahallelerinden birinde daha oyun çağının tadını çıkaramadan ilk gurbetliğini yaşamış.
            Liseye giderken ezilmişliğin, kimsesizliğin ve çaresizliğin girdabında boğuşurken bir yurda kapağı atıvermiş.
            Ve burada ağabeylerin himayesinde sosyalleşmenin ilk adımlarını atmış.
            Bu arada;
            Amacı sadece çamurdan kurtulup elektrikli, soğuğun bir taraftan üfürüp öbür taraftan çıkmadığı bir evde oturup, her ay muntazam alabileceği bir maaş iken;
            Elbette ki… Dava adamı olma yolunda ilk adımlarını atmaya da ağabeyleri sayesinde başlamış.
            Dava adına önüne ne konduysa okumuş… Kime parmak sallandıysa ona kinlenmiş… Ve davanın en tepesindekine biat ettirilmiş.
            Ömr-ü hayatında hiç sinemaya gitmemiş. Sadece kasabaya gelen sıradan “Esir Şehirlerin Kurtuluşu “ piyesine götürülmüş.
            Neden esir düştüğünden ziyade, kim esir almış ona kafayı takmış. Esir alanlara kin bellemiş…
            Sonunda tam bir dava adamı olarak hayata atılmış. Bir gün iktidara gelip intikam almanın, esir şehirleri kurtarmanın hesaplarını yapmış.
            **********
            Gün gelmiş partisi iktidar olmuş… Kendisi de Allah nasip etmiş belediye başkanı…
            Birkaç gün seçim kazanmanın sevinci ile karışık hay-huylar geçtikten sonra önüne bir evrak uzatılmış…
            Ne bunlar?
            “Efendim ödemeler…”
            Ne ödemesi?
            “Şu gördüğünüz malzeme alımları…” 
            Dursun… Sonra bakarız.
            “Efendim bunlar da memur maaşları.”
            Yahu belediyede ne kadar da çok memur varmış? Ne işlerle meşguller bunlar?
            “Efendim, bunlar bu işlerle, şunlar da şu işlerle meşgul olanlara ödenmesi gerekenler… Aha bunlar da tiyatoracılara ödenecekler listesi.”
            Şu piyesçiler yani…
            “Hee Başkanım.”
            Dağıtın tiyatoracıları… Yetti, şehirleri kurtara-kurtara canımıza tak dedi… Hep biz mi kurtaracağız… Biraz da kendi kendilerini kurtarsınlar.
            **********
            Bu hikâyenin birinci rivayeti idi… İkincisine gelince;
            Seçin kazanmanın rehaveti ve ahalinin tebrik faslı bitince… Sadede gelinip önüne uzatılan evraktaki rakamları gönce,
            Bunlar da ne?
            “Ödemeler Sayın Başkanım.”
            Ne kadar çok bunlar… Ne ödemeleri?
            “Bunlar malzeme alımları… Bunlar da memur maaşları.”
            Malzemeler kalsın… Belediyede ne kadar çok memur varmış? Bizim orda on tane ile idare ediyorduk.
            Efendim burası  “gocaman yer… İl ayarında…”
            Neyse tamam… Anladık… Peki ya bunlar?
            “Bunlar da tiyatoracıların ödemeleri.”
            Hani şu esir şehirleri kurtaran piyesçilerin yani…
            “Yok efendim... Bunlar insanları kurtaranlardan.”
            Ne? Esir şehirleri kurtarmayan piyesçileri ben ne yapayım… Dağıtın.                 
            
            



Bu yazı 1498 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YORUM YAZ

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI