Reklam
Bugun...
Reklam
Advert
Bütün Kabahat “Fetö”de mi?


Yakup HALICI Bugün Pazartesi
unyevizyongazetesi@gmail.com
 
 

Aslında bu konuya birçok örnekleme ile başlayabilirim. Mesela; Suç oranının bir hayli yüksek olduğu bir kasabada bütün suçu hırsızlara yüklesek sizce bu çok doğru olur mu?

Ya da hovardalığın görmezden gelinerek meşrulaştırıldığı bir yerde ahlaki değerlerden söz edilebilir mi? Bu konuya siyaset alanından örnekleme ile girsek;

Darbelerin suç olmaktan çıkıp üstelik ödüllendirildiği bir ülkede bütün suç yapayım derken eline ayağına bulaştıranların-mıdır?

Veyahut birlikte yola çıkıp sonra birbirlerine düştüklerinde bütün kötülük ve suç altta kalanın-mıdır? “Devrim önce kendi evlatlarını yer.” Sözünü hatırlasak yanlış mı kaçar acaba?

Tarihten bir örnek verelim isterseniz; 1917’deki Ekim Devriminden hemen sonra devrim komitesinin ilk beşi içersinde olan Sultan Galiyev ne ile itham edilip kurşuna dizildi biliyor-musunuz?

Faşist milliyetçilerle işbirliğinden suçlandı. Troçki’ye ne dersiniz? Halk düşmanlığından suikasta kurban gitti. Ne düşman ama… Adam Komünizmin beyni hâlbuki… “Sen misin? Stalin’e çapulcu gözüyle bakan... Meksika’ya da kaçsan bulurlar adamı.

Gelin bizim tarihimizden de örnek verelim;

Mustafa Kemal’e sahip çıkıp onu lider koltuğuna oturtan Rauf Orbay’lar, Ali İhsan Paşalar, Kazım Karabekir’ler Kurtuluş Savaşından sonra Atatürk’ün İstiklal Mahkemeleri tarafından suikast iddiası ile idama mahkûm edilmediler mi? Bak sen… Hainler hâlbuki Atatürk’e biat etmeleri gerekirdi. Yoksa adama kırk kat zift sürerler… Kendisi çıksa bile kokusu sittin sene çıkmaz.

Daha berilere gelelim,

1960 ihtilalinden sonra bu ülkede on dörtler hadisesi yaşanmadı mı? Her birisi birer ülkeye itelenmediler mi? Gücü ele geçirenler sonunda ya birbirlerini yerler, ya da birisi öbürüne tabi edilir. Ama genelde birincisi olur. Kim önce davranırsa kabilinden…

Aynı konuyla alakalı ama başka bir yönden devam edelim.

Operasyonu yapanlar birileri için mutlaka mevcudu suçlayarak bu işe kalkışırlar. Rejim ya da yönetimleri suçlarlar ve genelde bunu garip-guraba halk için yaptıklarını söylerler. Bazen de (aslında kendilerinin teşvik ettiği) iç karışıkları bahane ederler.

Bu dünya kurulduğundan beri böyle idi… Böyle de gidecek. Dolayısı ile ben kim haklı kim haksız diye bakmam. Zaten üstte kalan her zaman haklıdır... Öbürleri de haksız.

Benim bütün derdim “neden böyle bir operasyona gerek duyulduğudur? Böyle şeylere millet olarak neden müstahak kılındığımızdır?”

Daha somut şeylerden bahsedelim. 1980 yılındaki darbede sosyalist ve milliyetçi gençlerin ele avuca gelenleri bir daha bellerini doğrultamayacak şekilde tasfiye edildiler.

Ya dini hassasiyetleri olan gençler?

Önce 28 Şubat post modern darbesinde silleyi yediklerini belirtip şu “Fetö” meselesine geçelim. 1990’ların başlarına doğru birden bire dershaneler Anadolu’ya yayıldıklarında ve çocuklarımıza ilmi fedakârca öğrettiklerinde… Bizler yani vatandaş olarak arkasına-önüne bakmak zorunda değildik. Onu takip edecek olan devletin ilgili kurumları idi. Öyle ya… Ne diye vergi veriyoruz?

Hadi onu geçelim… Kurulan TV kanalındaki Gülen sohbetleri, medya dernekleri vasıtası ile ödüller dağıtmalar… Toplantılar, sanat dünyasının el pençeleri, finans alanındaki faaliyetler…

Erbakan hariç devletin bütün ileri gelenlerinin hepsinin az-çok iltifatları ve hatta himayeleri ne anlama geliyordu?

Bir din adamına birdenbire Türkiye’den öte Dünyayı kurtaracak roller yüklenilmesinin ne anlama geldiğini Dünyanın en “çakaralmaz” devleti dahi bilir de… Ama bizimkiler nedense bilemedi.

İlerideki organizede rol kapma yarışı mı idi acaba… Yoksa emir büyük yerden mi geliyordu?

“Kulağınızı çekeriz haaa” mı denmişti?

Bu arada şunu açıklığa kavuşturup geçelim “Erbakan’ın Gülenle yıldızının barışmaması Gülenin ileride “Fetö” olacağının bilmelerinden değil; Gülen projesi içerisine(şu veya bu nedenle)Erbakan’ın dâhil edilmemesi idi.

2002 seçimlerinden sonraki gelişmeleri hepimiz gördük. Bizim gibi taşrada olanlar gördüklerimizle yetindik/yetiniyoruz. Ama artık çoğumuz biliyoruz ki bu gelişmeler normal hayatın seyri değildi.

Sonunda ne oldu. Cemaat cemaatlikten çıktı/çıkarıldı. Nedenlerini analiz etmeye gücümüz yetmez. Yetse de dala-budağa sararız.

Ben oyuna kalkışıp sonunda tekme yiyip “vay anam” diyenlere dönüp bakmam. Müstahaktır derim, kendi düşen ağlamaz derim.

Ama ülkemin değerleri ile kumar oynayanları, oynatanları ve göz yumanları da affedemem. Beddua okurum.

Bunu biraz açalım;

80’li yıllarda hayır dualar ettiğimiz omzu kalabalıkların ne için ihtilal yaptıklarını anladığımızda beddualar ediyoruz değil mi?

Elbette katiller vardı. Cezayı mislisi ile hak edenler vardı. Şimdi onların adlarını (lanetle) anmadığımız gibi… Zaten cezalarını ödediler… Onları bu yola teşvik edenlere lanet okuyoruz.

Ya onları bu yola teşvik edenler, sırtlarından nemalananlar, silah satıp köşkler kuranlar, ihtilalin olgunlaşması için üç yıl bekledik diyenler neredeler? Zarar gördüler mi?

Ama benim yurdumun gencecik ileride önder olabilecek idealist gençleri heba oldular.

Şimdi… Ya 90’dan sonra şimdiki iktidar dâhil ülkemin (tasfiye edilecekler hariç) her alandaki önderleri Gülen önderliğindeki bu harekete destek vermediler mi?

Gülen hareketinde yer alan ve ülkemin en zeki ve girişimci gençleri Gülen dâhil bu önderlerden destek almadılar mı?

Cerrahpaşa Tıp Fakültesini kazandığı halde Gülen’in “Orta Asya’daki kardeşlerimiz sizi bekliyor” sözüne inanarak eğitim fakültesine giden gencin ne suçu günahı vardı? Gülen bunu gizli kapaklı da söylemedi. Aleni ilan etti. Şimdi o genç nerede? Ya hapiste ya da diploması elinden alınmış boş-boş dolaşıyor.

Biz de “çek ulan cezanı” diyoruz. Biz kalanlarla da yola devam ederiz... Yeter ki vatan kurtulsun… Diyoruz. Hem de övünerek. Marifet yapmış kabilinden.

Sonuç; Onlarda heba edildiler. Onlara yazık olmadı mı? Bütün suç Gülenin mi? Ana-baba olarak ve birey olarak biz kime emanetiz? Gülen’e mi… Yoksa devletimize mi?

Devlet hınzırlık edip tuzaklayıp yemleyecek. Sonra da çuvala tıkıp derede boğacak. Sonra “nasıl boğdum ama” diye zil çalıp oynayıp… Bayram kılacak.

Be Devlet yediklerin kim? Onların yetişmesi için analar, babalar, bu toplum ve devletim maddi, manevi neler harcadı biliyor-musun?

Nereden bileceksin ki? “Sen hiçbir zaman devlet olamadın ki?



Bu yazı 1072 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YORUM YAZ

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI