Geçen akşam yandaş kanalları turlarken gözüme çarpan bir habere takıldım biraz.

İyi Partili Lütfi Türkkan’ın şehit yakınına küfrettiğine dair görüntüler havada uçuşuyor, partinin HDP ile ittifak yaptığı, CHP'nin HDP den farkının olmadığı falan filan bir sürü zırva.

Bir milletvekilinin sıradan bir insana küfretmesi elbette kabul edilebilir bir şey değil, bu asla tasvip edilemez ve hoş görülemez. Kaldı ki şehit yakınına küfretmek başlı başına bir hezeyan, bir abestir.

Milletvekili kendi siyasi sonunu getirmişte denilebilir bu durumda.

Söz konusu kişinin bir provokatör olduğu, AKP sempatizanı olduğu ve Meral Akşener'e hakaretten yargılanıp ceza aldığı tespit edilmiş. Şimdi bu adam şehit yakını olsa ne olacak.

Adam gelmiş, işini güzelce halletmiş, dayak yemeden, linç edilmeden oradan uzaklaşmış. Söylemleri ise o kadar saçma ve bir o kadar da itici ki. "Meral Akşener güya Demirtaş'a kahvaltıya gidecekmiş, vay efendim Demirtaş'a özgürlük istemiş".

Geri zekâlı diyeceğim olmayacak. Kadına sordular, Demirtaş Eşi ile birlikte kahvaltıya gelse kabul eder misiniz?

Akşener de aynen Türk kültürü ve örflerden örnek vererek tabii cevabı verdi. Bundan daha doğal ne olabilir? Linç ederim mi deseydi.

Ayrıca hiçbir muhalefet lideri Demirtaş’ın yargılanmasına karşı çıkmıyor, sadece tutuklu olarak yıllarca yatırılmasına karşı çıkıyor. Yargılayın, cezası varsa verin, mahkûm edin diyorlar.

Peki, gelelim asıl meseleye.

Bugün o talihsiz küfür yüzünden linç kampanyaları başlatıp, muhalefet partilerini yerden yere vuranlara ne diyeceğiz.

Mesela,

Dün, " Bu milletin A….ına koyacağız" diyen meczuplara bütün ihaleleri veren iktidara neden sustunuz?" demeyelim mi?

Mesela,

Bu ülkenin 17 adasına Yunan gâvuru çökerken, yabancılara toprak satışı % 1000 artarken, fabrikalar bir bir peşkeş çekilirken, 128 milyar dolardan fazla para bankacılık hülleleri ile yandaşın hesabına hortumlanırken neden sustunuz? Demeyelim mi?

Hangi menfaatler ve çıkarlarınız var ki, bütün bunca adaletsizlikler yaşanırken, bunca rezillikler bu ülkeye reva görülürken gıkınız çıkmadı?

Bakın söylüyorum, iktidarı kaybetme korkusu boyunuzu aşsa da, kâbuslara gark olsanız da bu zulüm düzenini seçim sandıklarında yıkacağız ve adil, paylaşımcı, özgür, barışçıl bir demokrasiyi getirip bu ülkeyi Mustafa Kemalin gösterdiği çağdaş medeniyetler çizgisine taşıyacağız. HİÇ ENDİŞENİZ OLMASIN.