Reklam
Bugun...
Reklam
Advert
Titanik Sendromu ve Açılış Hikâyesi


Yüksel Şahin Karşı Pencere
unyevizyon@hotmail.com
 
 

İstanbul Havaalanı açıldı ancak yeni havaalanı:

” Gerçekten ihtiyaç mıydı?” Sorusuyla;

Yüksek maliyetiyle;

“Dünyanın en büyük havaalanı mı, yoksa en büyük havaalanlarından biri mi?” Sorusuyla; İsmi ile ilgili çıkarılan polemikleriyle;

Başkent Ankara’nın yerine Cumhuriyet Resepsiyonunun İstanbul Havaalanı şantiyesine taşınması nedeniyle, “Ankara’nın kodları ile oynanıyor.” çıkışıyla;

Halkın ve çevrecilerin, ses ve karbon gazı kirliliği yanı sıra kuzey ormanları, bu ormanın beslediği su kaynaklarının yok olacağı ve ekolojik dengenin bozulacağına ilişkin öngörüleriyle;

Yine çevrecilerin, bölgenin imara açılması ile zaten kalabalık olan İstanbul nüfusunun ve trafiğinin içinden daha da çıkılmaz bir hal alacağına ilişkin yaklaşımlarıyla;

Henüz tamamlanmamış olmaması nedeni ile ulaşım sorunlarıyla;

Havaalanımızın inşaat sürecinin başladığı günden bu güne, “Almanya, Avrupa bizi kıskanıyor.” Polemikleriyle;

Cumhuriyet Bayramı protokolünde “cumhuriyet” ıska geçilerek İstanbul Havaalanının daha çok konuşulmasıyla;

Başkanlık’ın Titanik sendromunu çağrıştıran abartılı görev tanımı yüklemeleriyle açıldı.

***

“Gerçekten ihtiyaç mı?” Sorusundan başlayalım.

İngiltere’nin Londra Heathrow Havaalanı, 12.270 m kare kuruluş alanı, 2 pisti ile Londra’daki beş havaalanından biri.

Yıllık yolcu taşıma kapasitesi 73.400.000 kişi; kargo trafiği ise 1.500.000 ton.

İngiltere, Londra Heathrow Havaalanının kapasitesi düşük diye yeni bir havaalanı yapalım, yerini değiştirelim girişimi yerine, 2 olan pist sayısını 3’e çıkarmaya karar vermiş ancak, havaalanı çevre sakinlerinin, ses kirliliğinin artacağı, ekolojik dengeyi bozacağı, göçmen kuşların göç yollarının değişeceği şikâyeti nedeniyle projeyi başlatmadan vazgeçmişler.

Atatürk Havaalanının kurulduğu alan ise 766.961 m kare; taşınan yıllık yolcu sayısı 56.695.166 kişi; kargo trafiği ise 1.600.000 ton.

Dikkat edilirse bizden 17 milyon yolcu daha fazla taşıyorlar ve havaalanları Atatürk Havaalanı’ndan altı kat daha küçük.

“Almanya bizi kıskanıyor; 2006 yılında başlattığı havaalanı projesini bitiremedi.”

Denilerek slogan haline getirilen söyleme gelecek olursak tam bir komedi! Almanya’nın yıllık ihracatı 1,4 trilyon dolar; bütçesi milyarlarca dolar fazla veriyor.

Türkiye’nin yıllık ihracatı ise sadece 155 milyar dolar; bütçe açığı ise 55 milyar dolar. Böyle bir muazzam ekonominin bizi kıskanıyor olması, yapılamamasının nedeninin maddi kaygılar olması mümkün mü, tatbikî hayır.

Tek neden, artan uçak trafiğinin yaratacağı ses kirliliği, havaya uçakların bırakacağı karbon salınımı, ekolojik denge ve yaşam alanları daralacak olan yabani hayvanlarla ilgili halkının kaygılarına, şikâyetlerine, hukukun durdurma kararına duyarlı davranmaları…

***

İsim meselesinde ise Cumhurbaşkanımız, “Yeni havaalanımızın adı İstanbul Havaalanı” diyerek son noktayı koydu.

Zaten Atatürk Havaalanı ismi var. Henüz faaliyetlerine son verilmiş değil. İkinci bir Atatürk Havaalanı ismi kafa bulandırıcı olurdu. Yeni havaalanına, “İstanbul Havaalanı” denilerek sanki ilerde yeni bir isimde antrakt kalınmak üzere bilerek ucu açık bırakılmış. Bu anlamda gelecek hükümetlere isim konusunda bir hareket alanı bırakılmış gibi duruyor.

***

Büyüklük meselesine gelince, öncelikle havaalanları kuruldukları alanların büyüklüğü ile değil ulaşım merkezlerine sağladığı yolcu transferleri ile yani yolcu sayısı ile ölçülür.

Buradan hareketle, maliyeti yanı sıra dünyanın en büyük mü yoksa sayılı büyük havaalanı mı, sorusunu ise rakamlarla kıyaslayarak, kıyaslandığı Çin’in, Pekin Daxing Havaalanı üzerinden cevaplayalım.

Çin’in Pekin Daxing havaalanı henüz açılmadı; 1 Ekim 2019 da açılması plânlanıyor.

27 km karelik alan üzerinde kurulu. Sivil ve biri askeri amaçlı plânlanmış 8 pisti var. Açıldığında 4 pisti ile 45 milyon yolcuya hizmet verecek. Tüm terminalleri faaliyete geçtiğinde plânlanan yolcu sayısı 100 milyon; kargo trafiği 4 milyon ton olacak şekilde plânlanmış.

Oturma alanı 313 bin m kare, kapalı alanı 700 bin m kare ve havaalanına metro bağlantısı var. Devlet imkânları ile 12 milyar dolara yapıldı.

Bu arada Çin’in nüfusunu hatırlatayım: 1,4 milyar.

İstanbul Havaalanı ise 76,5 km kare alan üzerinde kurulu. Pist sayısı 6. Havaalanı şimdiki haliyle yıllık 90 milyon yolcu kapasiteli. Tüm terminaller açıldığında ise yolcu kapasitesi 200 milyon olacak. Görünürdeki kargo trafiği şimdilik 1,6 milyon ton.

Yolcu oturma alanı 412 bin m kare, kapalı alanı ise 1,4 milyon m kare ve metro bağlantısı yok, daha yeni ihale edildi.

Türkiye’nin de nüfusu hatırlatayım: 80 milyon yani Çin’in nüfusunun 17’de biri.

İstanbul Havaalanı sonuçta Atatürk Havaalanı yıllık yolcu bakiyesi üzerinden hizmet verecek o da 56 bilemedin 60 milyon, plânlanan yolcu sayısına ne zaman ulaşılır Allah bilir!

Maliyeti 35 milyar dolar; yap-işlet devret modeline göre yüklenici firma tarafından devlet bankalarından hükümetçe sağlanan kredi ile yapıldı.

Büyüklük konusunda takıntılı değilim, rakamlar ortada, 1,4 milyar nüfuslu Çin’in yaptığı havaalanı bir tarafta 80 milyon nüfuslu Türkiye’nin yaptığı havaalanı bir tarafta artık hangisi büyük ona göre kıyaslayın.

***

Yeni havaalanının yaratacağı çevre sorunlarına gelince…

İngiltere ve Alman hükümetlerince, uçakların karbon salınımı, ses kirliliği, çevreye vereceği rahatsızlık, ekolojik dengeyi bozma ihtimali, yabani hayvanların yaşam alanlarına tecavüz, tarım alanlarının daralması ve insan kaynaklı şikâyetlerle ilgili duyarlılık göstererek, pist ve havaalanı inşaatını, birileri, “Almanya, Avrupa bizi kıskanıyor.” dese de durdurduğunu biliyoruz.

Ülkem ise aynı sorunlardan kaynaklı şikâyetlere duyarsız kalması bir yana havaalanı çevresindeki yerleşim alanlarında yaşayanların inşaat süresince mağduriyet yaşamasına dahi sessiz ve duyarsız kalmıştı.

Hafriyat çeken araçların yarattığı keşmekeş, trafik kazaları ve buna bağlı ölümler, aylarca hak edişlerini alamayan işçilerin yaşadığı mağduriyetler hariç.

***

Sonuç olarak:

Ben büyüklüğünde, rövanş mantığında değilim, harcanan 35 milyar dolara değsin derim. Varsayım ve hayal üstü tahminlerle 30 milyar avroluk kaynak yaratacak anıt eser yaptık öğünmelerinden öteyim.

İngiltere ve Almanya örneği ortada…

İtirazım, yeni havaalanının, yılla öncesinden yapılan ve bu güne kadar hizmet vermiş olan, dünyanın sayılı havaalanlarından biri olan Atatürk Havaalanının yaptığı hizmetin dışında, birilerine rakamlar üzerinden öğünme yaratmış olması hariç farklı bir görev üstlenmeyeceğine göre bile bile böyle bir lükse imza atılmış olmasınadır.

Anıt eser yaklaşımıyla kibirlenenlerde gördüğüm -Allah korusun- Titanik sendromunadır. Öğünmek ve bunu kibir seviyesinde kamuoyunun huzuruna taşımalarınadır.

Havaalanının benzersiz bir teknoloji ile yapıldığıyla öğünülmesine ve bunun, ekranlara ve ulusal basına verilen reklamlardan da anlaşılacağı üzere siyaseten, yaklaşan yerel seçimler öncesi bir yatırım aracı olarak görülmesinedir.

Yüksek teknolojinin imkânlarını kullandık diye öğünenler açılıştan günler önce iki askerimizin donarak ölümüne çaresiz kalmıştı.

Yandaş medyada havaalanı kadar haber dahi olmadı!

Dolayısı ile öğündüğün teknolojiye rağmen Tunceli’nin 2 bin rakımlı tipili tepeye, ihtiyacın olduğu anda bırakın helikopter indirmeyi, askerinin ihtiyaç duyduğu kışlık malzemeyi dahi atamayıp askerlerini ölüme terk ediyorsan;

İnsan hayatını öncelemiyorsan;

Son teknoloji ve dünyanın en büyük havaalanı olması ile öğünüp, kibirlenerek açılışını yaptığın havaalanın ne kadar teknolojik olursa olsun sıradan havaalanı olmak dışında hiçbir şeydir.

Tek dileğim: İki bin rakımlı tepede çetin hava şartlarına karşı hani bir şeyler yapamamıştınız ya aynı hava şartları karşısında yaşanan çaresizlik ve ricat durumu bu öğündüğünüz havaalanı için geçerli olmaz inşallah. Hava şartları teknolojik anıt eseri tanımıyor da!



Bu yazı 1692 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YORUM YAZ

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI