Reklam
Bugun...
Reklam
Advert
Fotoğraf Üzerinden Yüklenmek


Yüksel Şahin Karşı Pencere
unyevizyon@hotmail.com
 
 

İ. İnönü, seversin-sevmezsin, günahıyla-sevabıyla Atatürk sonrası Türkiye’sinde, “Milli Şef” dönemi diye anılan yılların muktedir ve önemli siyasetçilerinden biridir.

11. Dünya Savaşı’nın Avrupa’yı kasıp kavurduğu dönemde, yakın coğrafyasındaki bu savaşta, gerek Almanların gerekse İngiliz ve SSCB’nin kendi tarafına çekebilme baskılarına rağmen siyaseten tarafsız kalmayı başararak ülkesini ve milletini savaşın korkunç yıkımından korumayı başarmıştır.

Savaşın hemen sonunda, savaşın muktedir galibi Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin devlet başkanı Stalin’in boğazlar üzerinde hak iddia etmesi, Türkiye’den Kars ve Ardahan’ı içeren toprak talebinde bulunması Türkiye-SSCB ilişkilerinin gerginleşmesine ve Türkiye’nin zorunlu olarak ABD’ ye -Batı bloğuna- itilmesine neden olmuştu İnönü döneminde…

Ki, İnönü, demokratik sol düşünceye sahip olup, Türkiye’de ilk defa “ortanın solu” kavramını ortaya atan kişidir.

Batı bloğu içinde olma kararlığını, 1950’de Bakanlar Kurulu Kararı ile Kore savaşına Tugay seviyesinde asker göndererek göstermişti.

Kore’de gösterilen askeri başarı, Türkiye- ABD ilişkilerini daha da gelişmesine neden olurken, süreç 1951’de NATO’ya başvurmamız ve Şubat 1952’de de NATO’ya kabul edilmemizle tamamlanmıştı.

Bu durum ABD ile ilişkilerin başlangıç hikâyesidir.

Sonralarında bu dostluk siyaseten, ABD’de yapılan “Türk-ABD dostluk günü” kutlamaları ile pekiştirilmeye de çalışılmıştır.

Hani Türk bayrağının bilgisayar hilesi ile kasıtlı silindiği…

İnönü ABD bayrağını salladı diye öne çıkarılan ve meydanlarda yine siyaseten gösterilen;

Ve “Bakın bunlar Amerikancı; bunların tıyneti bu; ABD ile ilişkiler ilk onun zamanında başladı, onun zamanında NATO’ya girildi “ mealindeki söylemlere muhatap olan o fotoğraf, İnönü’nün ABD’de katıldığı Türk-ABD dostluk günü kutlamaları sırasında yaklaşık atmış sene önce çekilmiştir ve fotoğrafın orijinalinde elinde Türk bayrağı da vardır.

Şimdi o fotoğraf üzerinden siyasilerin verdiği tüm fotoğrafları genelleştirirsek:

Malumunuz, Rahip Brunson bırakılmadan önce tutukluydu.

Biraz meraktan biraz da can sıkıntısında zaman geçirmek için cezaevi yönetiminden diyelim Kuran istedi. Okurken, bir işgüzar fotoğraf aldı ve o fotoğraf sosyal medya üzerinden gazetelere de haber oldu diyelim. Bu fotoğraf rahibi müslüman yapar mı?

Gazetelerde Fetö ile Reis’in geçmişte çekilmiş onlarca fotoğrafı var.

Bu fotoğraflardan hareketle Fetö ile ilişkilerini pekiştiren, “Ne istedin de vermedik?” söylemi var.

Fetö ’nün düzenlediği Türkçe Olimpiyatlarına İktidar olarak finansörlük yaptığına ilişkin haberleri var.

Bu olimpiyatlara maaile, kabinesi ile katıldığını gösteren fotoğraflar var. Bu fotoğraflar Reis’i Fetöcü yapar mı?

Saray açılışında Papa’yla verdiği fotoğraf var…

Yine Reis’in, o meşhur orijinal kostümü içinde Yahudi Cesaret madalyasını aldığı anda basına verdiği fotoğraf var.

O dönem bayağı eleştiri konusu da olmuştu. O’nun Yahudi Cesaret madalyası alması O’nu Yahudi ya da Yahudi çıkarlarına hizmet eden biri yapar mı?

Hele hele, döneminde Açılım sürecinde Türk bayrağının tahrik ediyor diye toplatılmasına onay vermesi O’nu PKK destekçisi yapar, tıynetine ilişkin bir fikir verebilir mi?

Ben vermez diyorum.

Özetle:

Fotoğrafları çoğaltabiliriz zira arşivde on yedi yıldır verilen ve eleştiri konusu yapılabilecek bir sürü fotoğraflar var!

Bir fotoğraf üzerinden birilerini eleştirir ve bir şeylerle itham edersen, kendinize ait geçmişten fotoğraflar üzerinden birilerinin eleştirilerine haklılık kazandırırsın ki, haksız da sayılmazlar.

***

İkiyüzlülük

Salman’ın veliaht prens kral olması ile başlayan süreçte Salman yanlısı askerlerin, Riyad Rizt Carlton oteline yaptıkları baskınla, Veliaht Prens Salman’ın, olası kral adayı amcalarını ve amca zadelerini esir aldıklarını…

Emriyle, otelde günlerce rehin tutulup baskı yaptırdığını…

Bu baskılar sonrası servetlerinin büyük bir kısmını krallığa bağışlamaları karşılığı hayatlarının bağışlandığını…

Yine Veliaht Prens Salman’ın izin verdiği kadarını gazetelerden öğrenmiştik.

O sürecin devamı Fransa’da çekildi!

Yine muhalif veliaht Prens Turki bin Bander, Salman yanlısı kraliyet ajanlarınca Fransız gizli servisinin ruhu duymadan derdest edilerek Riyad’a kaçırıldı özel uçakla!

Akıbeti meçhul…

Bir başka Suudi muhalif Sultan bin Turki; o da benzer bir akıbete uğradı.

Daha da ileri giderek Suudi Krallığı eleştiren hatta Salman’ın darbe ile devrilmesi gerektiğine ilişkin paylaşımlar yaptı.

Son olarak Mısır Cumhurbaşkanı Mursi’nin, Suudi Krallı tarafından yönlendirilen, ABD destekli bir darbe ile yönetiminden uzaklaştırıldığını ve bu nedenle yargılanmaları gerektiğini ilişkin suçlamasını paylaşmıştı.

ABD’de olduğu sırada uyuşturucu ile uyutularak CIA’nın gözü önünde Suudi ajanlarınca derdest edildi!

Onun da akıbeti meçhul.

Halid bin Farhan bin Said al-Nasr…

O da Kraliyet ile ilgili muhalif paylaşımları ile tanınıyordu.

Milano’da Suudi ajanlarınca tuzağa düşürüldü. Milano’dan özel bir uçakla Riyad’a kaçırıldı İtalyan gizli servisinin gözü önünden!

Hapiste olduğu düşünülüyor.

Cemal Kaşıkçı ise ABD’de yaşayan bu kaçırma olaylarını araştıran ve cinayet izi süren muhalif bir gazeteciydi.

Akıbeti malumunuz…

Kendi sorumluluklarında olan kamusal alanda, insan kaçırılmasına sağır-dilsiz-kör numarası yapıp, Türkiye’de olan Cemal Kaşıkçı olayı üzerinden günah çıkarmaya kalkan AB ve ABD’nin konuyla ilgili aşırı hassasiyetleri gözümü yaşarttı! Tek kelime ile ikiyüzlülük.

***

Aynı tavrı ülkemden de görüyorum.

Bu günkü Suudi yönetiminden, İslam’ın yüce mabedini ranta, gökdelenlerin gölgesine mahkûm eden Vahhabi inanışından bahsediyoruz.

Ki, o Suudi yönetimi:

Sisi tarafından düzenlenen darbenin nedeni ve ABD ile birlikte en büyük destekçiydi ve Mursi ’yi darbe ile görevden uzaklaştırıp, Mısır-Türkiye ilişkilerini Suudi Arabistan lehine sabote etti;

BOP’un ABD projesi olduğunu bilmeyen yok. Bu kapsamda Esad yönetimini devirmeye programlı IŞİD terör örgütü de bu projenin bir parçasıydı ve en büyük silah tedarikçisi ve finansörüydü;

Bundan yaklaşık bir sene önce, ilki ABD’ de ve ikincisi İsrail’de olmak üzere Veliaht Prens Salman, İsrailli yetkililer ve gizli servislerin katılımı ile gizli toplantı yapmıştı. Prens Salman ve İsrail toplantının sonuç bildirgesinde, Türkiye’yi Osmanlı hayali kurmakla suçlayarak, resmen ortak düşman ilan etti;

Gazetelerden okumuşsunuzdur, geçmişte de ve bu gün PKK-PYD’nin en büyük silah tedarikçisi ve maddi destekçisi;

Artık niye verdi ise Türkiye’de bir vakfa -artık düşünün kim olabilir- yüz milyon dolar bağışta bulundu;

Ve son olarak elçilik cinayetini itiraf etti.

Özetle azmettiren ülke belli ama katil ya da katiller kim belli değil.

Ülkemdeki bu cinayet soruşturmasının;

“Peşini bırakmayacağız.” , “Sonuna kadar takipçisi olacağız.” Söylemlerinin;

Cumhurbaşkanımızın yapacağını söylediği açıklamaların hiçbir eldesi olmadığını, Hükümet tarafından yapılan son, “Kaşıkçı cinayetini uluslararası mahkemeye taşıyacak değiliz.” açıklaması ile gördük.

Sonuç:

Siyaseten, ülkeler arasında ilişkilerde duygusallık ön planda oldukça; Hukuken, uluslararası kamuoyunu susturma amaçlı Suudiler tarafından kurban edilmek üzere seçilecek birini -bu Veliaht Prens Salman’da olabilir- ve öldürülen Kaşıkçı ’yı saymazsak hiçbir şey!



Bu yazı 1572 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YORUM YAZ

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI