Reklam
Bugun...
Reklam
Advert
Virüsün şimdiki adı”Corona”


Yakup HALICI Bugün Pazartesi
unyevizyongazetesi@gmail.com
 
 

                

             Evin hanımı, kocası daire kapısından adımını dışarı atarken mutfaktan seslendi; “Kolonya almayı sakın unutma… Maskenin de iyisini al.”

              Koca giderayak söylendi; “ Ulan bu Corona ne menem şeymiş? Yolcu etmediği gibi yatak odalarımızı bile ayırttı.”

             Corona bu…Dile kolay, kapı,baca dinlemiyor, yakaladığı yerde alaşağı ediyor. Mevkii,makam…Zengin,fukara tanımıyor.

             Bu yönüyle adil…Ama bir o kadar da kaypak. Ne zaman nereden  çıkacağı belli olmuyor.

             Bir de görünmeyen yüzü var; “ Yüzümüze ayna tutuyor.”

             Ehhh… Bunun da bir bedeli olacak tabii ki.

             Mesela,

             Aile bağlarının ne denli Corona  bulaşmış pamuk  ipliğine bağlı hale geldiğini gösteriyor.

             Sabah,akşam uzmanların başımıza çakarcasına “ellerinizi iyice yıkayın” uyarılarını gündeme getirtiyor. Uzmanların bu uyarılarını dinledikçe,rahmetli anamın kepçenin küpüsünü kapama indirdiği günleri hatırlarım. “Sokaktan gediğinde neden ellerini yıkayıp üzerini değiştirmedin diye…”

              Sofraya otururken yıkamaları saymıyorum. Bunlar alışkanlıktan da öte  idi.

              Vaktiyle…

              Askerde iken bir tertip her akşam ayaklarını kolonya ile silerdi. Ama bir defa olsun çeşmede ellerini,ayaklarını Davraz’ın buz gibi suyunda yıkadığını görememiştim.O zamanlar arkadaşımın “sosyetikleşmenin” öncüsü olduğunu  nereden bilebilirdim?

              Dün akşam bir belgeselde Pakistanlı bir gariban kocaman kazana doldurduğu limonatayı satarak rızgını çıkarıyordu.

              Manzara şu;

              Arka plandaki gökdelenin birkaç yüz metre berisinde pis bir sokağın kenarında üzeri açık kocaman bir kazana doldurulmuş limonata. Bir kepçe,bir de büyücek bir bardak. Reklam olsun diye kazanın kenarına limonlar sıralanmış. Talep edene bardağı yıkamadan üzeri açık kazandan doldurup satıyor.

              Bu tabloyu nasıl yorumlamak gerekir?

              Eminim ki;

              Birkaç yüz metre ötedeki camii de hoca efendi cennete gitmenin yollarını bilmiş eda ile kaç yüz kere tekrarlıyordur kim bilir? Ya da gökdelene bakıp medeniyette hızla yol alıyoruz diyenler çoğunluktadır.

               Bundan birkaç ay önce kıble rüzgarının estiği bir günde ; Zabıta amirine telefon ettim. “ Pazar yerinde üzeri açık çuvallarda mısır unu satılıyor. Az ilerde de zeytinler boy boy… Müdahale etmeniz gerekir.”

              Sağ olsun beni kırmadı… “Hee…” Dedi.

              Aylar geçti eski tas eski hamam. Değişen bir şey yok.

              Şimdi zabıta yetmedi,polisler devreye girdi. Cümle kahvehaneler kapatılıp, Pazar sergileri kurulmayacak.”

              Araya sıkıştırayım “galiba bu karardan oda başkanlarının uyarısı ile dönüldü.”

              Şimdi belediyenin  zabıta amirine sormak lazım “başına corona virüsünü kim düşürdü?”

              Dini bütün ya… “Rabbimin takdir-i ilahisi” diyecektir muhtemelen.

              Yoksa…

              Emir büyük yerden,parça pincik ederler adamı…Ne makam kalır ne de rütbe mi diyecektir?

              Bundan birkaç akşam önce bir tv kanalında oturuma katılan bir bilim adamı; “15. Yüzyılda Avrupada veba salgını baş gösterince halk kiliseden medet umdu. Ama baktılar ki papazlar da helak oluyor. Anladılar ki vebanın dualarla falan yok olacağı yok.Bunu ancak bilim yok eder. Aydınlanma hızlandı.

              Bu bir öngörü…Ama haklılık payı oldukça yüksek.

              Bundan şu neticeyi çıkarabilir miyiz? Bir memlekette ne kadar çok okul o kadar aydınlanma.Tabii ki “kimlikli aydınlanma.”

              Camilerimizde aydınlanma olamaz mı? Elbette olur. Ama cennet pazarlanmadığı sürece.

              Cennet sadece  camilerde mi pazarlanıyor? Elbette hayır.

              Sağolsun Diyanetimiz başka alanlarda da bu işi layıkıyla yapıyor.

              Mesela,

              Hac ve umre gibi… Diyemiyor ki eyyy Müslüman ümmeti; Önce fakirleri doyur,onların rızalarını al. Oraya gideceksen birşeyler öğrenme, erdemli ve kamil insan olmanın vesilesi kıl. Yoksa “paracıklarına” yazık olur. Neden desinler ki? Trilyonluk makamı nasıl  finanse edecekler?

              Demezsen;

              Corona virüsü gelir, umreden dönenlere günah işletir ve bedelini fazlası ile alır.

              Ne diyor umreden dönen günahdan azade olmuş hacımız “bu ahır gibi yurtlarda  bizler nasıl 14 gün  kalırız?”

              Boşuna debelenme, kendini yorma,paranı da çar çur etme hacı… “ Allah (her türlü) cahilleri ve özellikle  hınzırları Cennetine kabul etmez. Hele aracı olup teşvik edenleri  küllen kabul etmez.”

 



Bu yazı 850 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YORUM YAZ

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI