Reklam
Bugun...
Reklam
Advert
Biz Kimin Çocuklarıyız?


Yakup HALICI Bugün Pazartesi
unyevizyongazetesi@gmail.com
 
 

Geçen hafta bir vesile ile okulun birinde Cumhuriyet Bayramı kutlama törenlerini izlemeye gittim.

Diğer okullarda ve tören alanlarında olduğu gibi (muhtemelen) usul yerini bulsun kabilinden; Gerek hazırlanışı ve gerekse hazırlananların duygusal katkıları yönünden son derece renksiz ve zevksizdi.

Programın fukaralığına bir diyeceğim olamaz. Çünkü bu okul imkânları ile alakalı bir şey. Benim asıl dikkatimi çeken öğrencilerde, gerek okul yöneticilerinde ve zaten izleyen velilerde heyecan emaresinin zerresi dahi olmaması idi.

Elbette programa hazırlanan öğrencilerde bir heyecan vardı. Ama o heyecan günün anlamından ziyade hazırladıkları programı sunabilme heyecanı idi.

İşin en ilginç tarafı,

Programda okunan şiir, söylev vs. bakıldığında öyle hamaset kokuyordu ki sanırsınız ki millet cenge hazırlanıyor.

Hele (şiir ya da söylev) birinde bir söz vardı ki akla ziyan. “Biz Atatürk’ün çocuklarıyız.” Ben bu sözü işittiğimde oturup düşündüm;

1-Otoriter rejimlerin olmazsa olmazı olan “Kâbe kılmak” bu devirde hala geçerli akçe sanılıyorsa,

2-Ortak ülkü yaratma adına bu güne kadar tutmamış bir yöntemden hala medet umuluyorsa,

3- En önemlisi milyonlarca kişinin kafasındaki soru işaretleri hala beyinlerini kemirirken (sanki inadına) bunda ısrar ediliyorsa,

4- Daha da önemlisi Diyarbakır’ın falanca mezrasında medeniyet yüzü görememiş bir sabiye bunu okuttuğunuzda onun bu ülkeye meftun olacağına inanıyorsanız,

Belli ki ya tarihten dersinizi alamamışsınız ya da hınzırca bir şeylerin peşindesiniz.

Bu arada naçizane; Tabanca zoru ile birinin sevildiğini hiç görmedim. Ama idare edildiğini çok yaşadık. İdare edilen mi kazandı yoksa idare eden mi? İşte o muamma…

-----------------------------------------

Nedense şehirlerin sadece binalardan ibaret olduğu sanılır ve tüm belediye başkan adayları aday oldukları şehri (eğer kazanırlarsa) güllük gülistanlık yapacakları iddiasında bulunurlar.

“Çingeneyi padişah yapmışlar. Ormandan geçerken hay gidi kasnaklıklar.” Demiş derdi rahmetli anam.

“İnsan ya alıştığına ya da eksikliğini duyduğuna meyledermiş.” Onu da rahmetli atam söylerdi. Şimdi de yeni moda “kentsel dönüşümcü” aday modası çıktı. Yahu 8-10 bin lira aylığa kıyamet gibi kentsel dönüşümcü uzmanı bulayım size. Eğer bütün derdiniz bu ise.

Konumuzu devam edelim,

Hâlbuki şehirlerde yaşayanların sadece binalara ihtiyaçları yoktur. Sosyal yaşam dediğimiz şey insani değerlerle başlar onunla devam eder. Binalar ise bunların araçlarıdır.

Sanılanın aksine,

O şehrin medeni olup olmadığı şehirdeki binaların kaliteleri ile değil sosyal yaşamın (her alandaki) kalitesi ile ölçülür.

Eğer bir şehirde el kadar bir kültür merkezi yok da… Ama buna mukabil dört tane “lüküs” cep sinema salonu varsa ve bundan da övünülüyorsa varın gerisini siz düşünün.

Dolayısıyla,

Atatürk’ün çocuğu olsan ne yazar… Falancanın çocuğu olsa ne yazar… Önce sosyal bir toplum olmak lazım… Ki…

Eski Kültür Bakanımız bile bana hak veriyor. Rusya’ya gittiğinde her semtte bir tiyatro binası görünce şaşırıp kalmış. Demek ki bakanların bile sosyalleşmeye ihtiyacı varmış. Ne yazık ki biraz geç kalmışa benzer…



Bu yazı 1188 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YORUM YAZ

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI