Egemen gücün hasmı olduğu için sevilmez, kötüdür. Önce “asi” sonra “hain” diye adlandırılır. Bütün kahramanların aslında itaatsiz asiler olduğunu da hatırlatayım.
Bu bağlamda, Mustafa Kemal Atatürk de itaatsizdir. Hükümet; önce asi, sonra hain ve en sonunda da halifeye, Ümmet-i Müslim’e isyan eden dinsiz olarak ilan edilmiştir. Evet asidir. İngilizlerin Beyoğlu’nda gezen vatandaşlarımıza kimlik sorgusu yapmasına isyan etmiştir. Yunan’ın “Küçük Asya” diyerek Anadolu toprakları adım adım işgal etmesine isyan etmiştir. Ümmet-i Müslim’e değil Ümmet-i İngiliz’e isyan etmiştir.
Kendini, İngiliz emperyalizmiyle özdeşleştirenler hala bunu anlayabilmiş değildir.
Erich Fromm’a göre “İnsanlık, itaatsizlikle başladı.” Adam haklı. Hz. Âdem yasak elmayı yemese şu an hiçbirimiz dünyada olmayacaktık öyle değil mi? Tanrı, Âdem’e ceza mı yaksa ödül mü verdi siz karar verin. Bana göre dünya, insanlık için en büyük ödül çünkü varlığımızı fark edebildiğimiz ya da yaşayabildiğimiz şimdilik tek yer.
İtaatsizliğin kıymetini bilelim diye söylüyorum. Atatürk, İngilizlere itaat etmediği için ben şu satırları yazabiliyorum ve siz okuyabiliyorsunuz. İngiltere’de derebeyler, krala itaat etmeyip isyan ettiği için Magna-Karta imzalandı. Demokrasiye uzanan zorlu süreç Magna-Karta ile başladı. Yani itaatsizlikle. Bastil hapishanesini basıp tutukluları kurtaran halk, Kiliseye ve Fransız monarşisine itaat etmediği için Fransız ihtilali gerçekleştirebildi. Bizdeki meşrutiyet ilanları da Abdülhamit’in sınırsız yetki ve uygulamalarının kısıtlanması için yapılmıştır ve Abdülhamit’e karşı yapılan bir itaatsizliktir.
Kilisenin dogmalarına isyan eden halk, Rönesans ve Reform ile ekonomik, siyasal ve kültürel kalkınmayı sağlamıştır. Gerek ekonomik kalkınma olsun gerek siyasal gelişim olsun gerekse ülkeler arası güç dengeleri açısından değişim olsun; hepsi boyunduruğu adlında olduğu sisteme ya da düzene itaatsizlikle geçildi.
Hocasına itiraz edemeyen öğrencinin, yetişememiş olduğunu söyleyebiliriz. İtaatsizlik kötü bir şey değildir. İnsanı ve insanlığı geliştirir. Egemen güçlere itaat eden toplumlar gelişmeye açık olmadıkları gibi geri kalmaya da mahkûmdurlar.
Erich Fromm “İnsanlık, itaatsizlikle başladı” diyor ama “Korkarım insanlık, itaatle son bulacak” da diyor. Haksız da sayılmaz. İnsanlar sorumluluk alıp bir şeylerin üzerine gitmek ya da değiştirebilmek için herhangi bir çaba içerisinde değil. En basitinden; yaşadığı apartmanın yöneticisi olmayı gereksiz bir yük olarak görüyor. Meslek odalarına, sendikalara üye ya da yönetici olmaktan çekiniyor. Gereksiz ve boşuna masraf olarak görüyor. Baş başa oturduğunuzda çevresindeki olumsuzlukların farkında olduğunu söylüyor, şikâyet ediyor ama hiçbir şey yapmıyor.
İnsanlık, kendine sunulan hayata razı olup itaat etseydi şu an belki hala mağaralarda avcılık ve toplayıcılık yapmaya devam edecektik. Bu bağlamda her yeni buluş, her yeni icat aslında bir itaatsizlik değil midir?
Şimdi düşündüm de yazdıklarımdan “Halkı isyana teşvik ediyor” anlamı çıkarılabilir mi? Hayır. Amacım; düşünsel boyutta, tarihsel yaşanmışlıklara biraz farklı gözle bakabilmekten ötesi değil.
Yaşanılanları doğru anlayabilmek, önce kendimiz sonra da çevremiz için önemli diyebilirim.