Reklam
Bugun...
Reklam
Advert
Neye İnanıyoruz?


Cumhur ÖZTÜRK Açı-Yorum
unyevizyongazetesi@gmail.com
 
 

İnsanlar gördüklerine mi inanır, duyduklarına mı? Ya da doğrulara mı?

Doğru nedir? Doğrunun, doğru olduğuna kim karar verir? Toplum mu, değerler mi, din mi, kişinin kendisi mi…?

Bence doğru, kişinin vicdanıdır. İçgüdülerinizle hareket ettiğiniz sürece insani özellikleriniz en aza inecektir ve dolayısıyla sadece güdülerinizle hareket edeceksiniz demektir. Devamında kendi çıkarlarınızdan başka bir şey düşünemeyeceğiniz için insani özellikleriniz azalacaktır. Azaldıkça adalet duygunuzu çıkarlarınıza kaybedeceksiniz. Bu denklemin sonu da sizi vicdansızlığa götürecektir. Günlük dilde: Bencil, çıkarcı veya vicdansız olarak adlandırılacaksınız.

Peki, bunun tersi olabilir mi? Kişi vicdanlı olabilir mi? Olaylar karşısında “doğru”

olunabilir mi, adil olunabilir mi? Bu soruyu kendinize bir sorun, adil misiniz, aldığınız kararlar vicdanınızı rahatlatıyor mu?

Şunu kabul edelim, insanlar aldıkları her kararı olumlarlar. İnsan, aldığı kararı mutlaka bir mantığa büründürür ve kendini aldığı kararın doğruluğuna inandırır. Her şeyin yüzde üç yüz arttığı bir ortamda geçim sıkıntısı çekerken bile içinde bulunduğu güç duruma karşın mutlu görünmeye bir sürü sebep bulunabildiğinin canlı şahidiyim ben…

İnsanlar neye inanır? Sorusunun cevabı da aslında burada cevaplanmaktadır. İnsanlar doğrulara değil inanmak istediklerine inanır. Sonra da inandıklarını doğrulamak için aldıkları kararları mantığa büründürerek vicdanını rahatlatır.

Bu süreç yüzyıllar boyunca böyle süregelmiştir. Kardeşin kardeşini öldürmesini: Devletin geleceğiyle mantığa büründürmüştür. Aquinolu Thomas, 1200’lü yıllarda: Faiz haram değildir, dediğinde idam edilmiş ölümünden elli yıl sonra (1375 yılında) faizin ticaret için zorunluluk olduğu gerçeğinden hareketle kilise, Thomas’ın görüşlerini kabul etmiş ve yine aynı kilise tarafından “Aziz” ilan edilmiştir. Öldürülürken de “dinin emri” Aziz ilan edilirken de “dinin emri” ile doğruluğu tartışmasız kabul edilmiştir.

İnsanlık tarihinin gelişmesi acaba içgüdüsel yaşamı daha da derinleştirecek mi? İnsanlık geliştikçe vicdan kişiden kişiye değişmeyecek insanlar gerçeği bulacak yönündeki ümitlerim artık azalıyor.

Eğitimin içinde yer alan bir birey olarak eğitimin çok iyi olduğunu söylemek bence vicdansızlık olur. Ücretsiz kitap dağıtılması, her yere yeni binaların dikilmesini gelişmişlik olarak yeterli göremiyorum. Çocuklarımız yeterince oyun oynamadan oyun çağından çıkıp yetişkin oluyor. Öğretmenlerimiz kendilerini yenileyemiyor hatta kültürel olarak toplumun gerisinde kalmış durumda.

Üzerine yeni bir forma giyinerek futbolcu olunamayacağı gibi yeni okul yaparak eğitim düzelmiyor. Öğrencilerin beslenme sorununu, oyun çağında oluşunu göz ardı ederek derece yapmış öğrencilerle “başarılıyız” demek vicdanen doğru mudur?

“Yine eğitime geldin” dediğinizi duyar gibiyim, haklısınız… Ekonomist değilim ki süper ekonomik hipotezler geliştireyim. Eğitimciyim, olayları ve fikirleri en iyi eğitimle yoğurabiliyorum. Bunu yaparken acaba doğruyu mu yapıyorum? Neden hep ben ve benim gibiler vicdanını sorgularken yandaşlar rahat ve mutlu? Güce yandaş olunca vicdan rafa mı kalkıyor? Neden yandaş olamıyorum?

Vicdan denilen şey hep doğruyu mu gösterir… Kimin vicdanı?



Bu yazı 573 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YORUM YAZ

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI