Bugun...

Bekçi Öğretmen

	Cumhur ÖZTÜRK Açı-Yorum
	unyevizyongazetesi@gmail.com

Osman Hamdi Beyin Kaplumbağa Terbiyecisi tablosu tüm dünyaca bilinir. Bu tabloyu özel kılan verdiği mesajdır. Osman Hamdi Bey, devlet kademelerinde uzun yıllar çalışmış, üst düzey memurluklarda bulunmuştur. Osman Hamdi Bey tabloda, bürokrasiden, angaryadan, gereksiz kağıt, tutanak ve kırtasiyecilikten artık çalışamaz hale dönüşmüş olan devlet işleyişini anlatmış eleştirmiştir. Buradan hareketle on beş milyon öğrenci, bir buçuk milyon öğretmen ve sayısız okullarla oluşan eğitim öğretim işlerimize bakmak istiyorum.

İlk olarak; Öğretmenlik Meslek Kanunu meclisten çıkarak kanunlaştı. Aday Öğretmen, Öğretmen, Uzman Öğretmen ve Baş Öğretmen olarak kariyer bölümleri oluşturuldu. Uzmanlık ve başöğretmenlik bölümleri sınava bağlı kılındı.
Peki, öğretmenlerin beklediği bu muydu?
Öğretmenlik Meslek Kanunu:
Atanamayan öğretmenlerin sorununu çözecek miydi?
Öğretmenlik mesleğini geçici iş statüsüne sokan “ücretli öğretmenlik” uygulamasını sonlandıracak mıydı?
Üniversite mezunu olup da en az maaş alanın “öğretmenler” olmasını engelleyecek miydi?
Özel okul ve kurs merkezlerinde asgari ücretle çalıştırılan meslektaşlarımızın derdine çare olacak mıydı?
Eğitim- öğretim faaliyetleri dışında yapmak zorunda bırakıldığı: Araç denetimi, gereksiz kırtasiyecilik, tutanak ve raporları gibi angaryaları durduracak mıydı?
Anladığımız kadarıyla bu saydıklarımıza çözüm getirememekte…
Buradan söylemeliyim, meslektaşlarım bu yasadan hiç memnun değiller.
Sendikalarının bu durumu çözmesini bekliyorlar. Yasaya destek veren sendikalardan istifalar
da bir hayli fazla…
Eğitim-öğretim faaliyetlerinin önemli parçası olan öğretmenlerin başka sorunu yok mu?
“Bekçi öğretmenlik” diyebileceğimiz bir uygulama var. Uzman Öğretmen, Baş Öğretmen ve Bekçi Öğretmen…
Öğretmenlerimiz okulda nöbet görevi yapıyorlar. Nöbetçi öğretmen derken aklınıza nöbetçi doktor ya da nöbetçi savcı gibi çalışma biçimi gelmesin.
Nöbetçi öğretmen, nöbet sırasında öğrencilerin öğrenemediği konulara acil müdahale eden öğretmen değildir. Öğrencileri kontrol eden, sınır devriyesi gibi devriye atan güvenlik görevlisidir. İki yıldır bir de giriş kapısı bekçiliği görevi verilmektedir. Öğrencilerin okula giriş çıkışlarını kontrol etmek, öğrenci olmayanların okula girmesini engellemek, gümrük memuru gibi okula giriş çıkışı kontrol altına almak gibi bir görev. Öğretmenler giriş kapısında nöbet tutmaktadır.

Bu görev sırasında velilerle, kantinci ile okula yakın esnaf ile ve öğrencilerle pek hoş olmayan durumlara karşılaşmaktadır. Karşılaşılan bu durumlar, öğretmenler için onur kırıcıdır. Öğretmene verilen bu güvenlik görevi, gerçek işi olan eğitim-öğretim işine olan motivasyonunu olumsuz etkilemektedir. Okulda hizmetli, temizlikten; idareci, idari işlerden;
öğretmen ise okulda ya da okul dışında her şeyden sorumlu olacak… Bu adil değildir. Öğretmene yüklenen angaryalar arttıkça asıl işini yapamayacağı neden anlaşılamamaktadır?
“Okulun güvenliğini öğretmen sağlar” diye bir kanun ya da yönetmelik maddesi yokken bunda diretilmesinin ve bu görevlerin verilmesi anlamsızdır.
Öğretmenler, Öğretmenlik Meslek Kanunundan meslek onurunu yüceltecek, iş tanımının dışındaki angaryalardan kurtaracak, toplumun ve öğrencinin karşısında ekonomik ve sosyal sıkıntısı olmadan çalışabileceği koşulların oluşturulmasını beklemektedir. Güvenlik görevlisi mi, evrak memuru mu, yoksa eğitim öğretimden sorumlu mu olacaklarını bilmek istemektedir.
Her şeyden sorumlu hale getirilen öğretmen, Kaplumbağa Terbiyecisi tablosundaki gibi üzerine yıkılan angaryalardan çalışamaz hale gelmiştir.
Emir vermek, sorun çözmekten kolaydır. Sorunları çözmek yerine emirleri artırmanın sonu Kaplumbağa Terbiyecisine gitmektedir. Benden söylemesi…

Bu yazı 463 defa okunmuştur.