Reklam
Bugun...
Reklam
Advert
Köklere tutunmazsan kök ararsın...


Av. Metin EFİL
unyevizyongazetesi@gmail.com
 
 

Tarihe not. 

Bugün 12.10.2018.Yine yazıyorum.İnsanlığın tarihin içindeki serüvenine baktığımızda birbirlerine olan muhtaçlıklarını, birbirlerinde olana ihtiyaçlarını görürüz. Bu durum bir piyasa bir ekonomi oluşturmuştur. Aradaki ilişkinin adı bazen ticaret olmuştur, bazen rekabet, bazen de savaş olmuştur. Her zaman bir etki tepki süreci, etkileşim olmuştur. Bir topluluk diğerini istila etmiştir bazen. Bazen de birbirlerine barış içinde ulaşan yollar yapmışlardır bağlanmışlardır, bağlamışlardır. Ulaşım, iletişim yolları çeşitlendikçe birbirlerine karışma kaynaşma oranı ve hızı artmıştır. Bu durum birden fazla milleti bir arada yöneten büyük imparatorluklar döneminde biraz daha artmıştır. Tarih içinde ulus devletlerin ortaya çıkması bu karışma kaynaşmaya sınırlar çizmiş olsa da dünyada ticari etkileşimin, bilimsel etkileşimin artması, iletişim imkanlarının özellikle internetin oldukça hızlı ve etkili bir bağ kurması sonucunda bu sınırlar daha fazla kişiye açılmıştır. Dünyada gidişat bu şekildeyken bilimsel çalışmaların verdiği bilgiler ile insanlığa sunulan aydınlık dünya pek çok alanda olduğu gibi milletlerin geçmişine daha kuvvetli ışık tutmuştur. Tarihsel süreç içinde insanlık yol alırken arkasında bıraktığı bilgi kırıntıları keşfedildikçe insan kendi benliğinden ne kadar uzaklaştığını, kültüründen ne kadar çok şeyi unuttuğunu da a da olsa görebilme fırsatını bulmaktadır. Kökenlerine aidiyetin verdiği bağlılık duygusuyla atalarının değerlerine sahip çıkma mümkün oldukça yaşatma ihtiyacı doğmuştur. Tarihe olan ilgi oldukça fazladır. Süreçteki insanlığın oldukça hareketli bir tarih yaşaması sonucu oluşan karmaşa kargaşa karışma kaynaşmadan kendi köklerini ve dolayısıyla kendisini yeniden ortaya koyma ya da daha kuvvetli tarihsel köklerle yoluna devam etme kaygısıyla adeta püsür olmuş bir ip yumağını çözme çabası da hissedilmektedir. İnsanlık birbiriyle o kadar etkileşim içinde olmuş ki bu püsürü tam olarak çözmek mümkün olamaz. Bu nostaljik eğilimi eski yapıların ülkemizde oldukça gecikmiş restorasyonunda görmekteyiz. Öyle ki koruyup ömrünü uzatma çabasının yok olmuş ya da yok olmasına ramak kalmış yapıların yeniden yapılması şeklinde bile görülmektedir. Geçmiş değerlere vefa örneği teşkil ettiği şüphesizdir. köklere tutunmak da oldukça mühimdir ki geleceğe uzanan dallar olabilsin, bu dallar büyüyebilsin. Fakat anı, günü yaşarken gelecekte duyulacak bu ihtiyaç düşünülmemektedir, ihmal edilmektedir. Geçmişte de bu olmuştur ki köklerle bağ zayıflamış veya kopmuştur. Bugünü yaşarken tarihe kalıcı bir şekilde not düşülmemesi nedeniyle bizden sonrakiler bizi başkalarından dinlemesin, öğrenmesin. Bu teknolojik imkanlar varken bu da olası mı? bence olasıdır. Bugün değerlerini korumazsan, erozyona önlem almazsan, bugün bir başkasının kültürünü yaşamaya başlarsan yavaş yavaş tarihe düştüğün not kendi öz benliğine ait olmayanlar olacaktır. Geçmişte tarihimizi başka milletlerin kaynaklarından öğrenmek zorunda kalışımız da bir gösterge olduğu gibi insanlık tarihsel süreç içinde inişler çıkışlar yaşamaktadır. Bilim teknolojinin muhafaza edileceğinin de garantisi yoktur. Bu unutkanlıkla taşlara yazılar kazıyıp yazıtlar dikmekte de fayda olmadığını bile iddia edecek cüreti olamaz insanın. O nedenle mümkün mertebe biz olarak yaşayalım, biz öz benliğimizden izler bırakalım. Bize yakışan olsun yaptıklarımız, geleceğin geçmişiyle övünmesi bugünün övünülecek yaşanmasıyla mümkündür.



Bu yazı 1306 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YORUM YAZ

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI