Geçtiğimiz günlerde otogar bölgesinde yapılan bir peyzaj çalışmasında, yapılan figür ve renklerle ilgili halk galeyana geldi.

Her konuda fikir sahibi olan Ünye halkının bir bölümü yapılan peyzajı görünce, ülkemizin üzerine oynanan büyük oyunu gördü ve hemen sosyal medyada örgütlenerek olaya el koydu. Belediye başkanını ikaz ederek devreye soktu ve bu oyun el birliği ile bozuldu. 
Bu olaya sebebiyet veren belediyenin peyzaj mimarı Sibel hanımın bu çalışmayı kendi mi tasarladığı, yoksa dış güçlerin oyununa gelerek projeyi  uyguladığı konuşuluyor.
Ah be Sibel hanım, sen ne yaptın böyle?Peyzaj adı altında bu ülkeye kurduğun tuzağı anlamayacağımızı mı sanıyorsun?

O, 8 köşeli yıldızı oraya koyarken, Senin İsrail ve dolayısıyla Siyonist, İllüminati hayranı bir Yahudi merakını anlamayacağımızı mı sandın?

Hatta üstüne üstlük,  o kırmızı yeşil çiçeklerle yıldızın bölümlerini doldurup, kenarlarına sarı çiçeklerle çizgi yaptığında bizim burada senin PKK sempatizanı olduğunu, Amerika'nın oyunu ile bu ülkeye tuzak kurduğunu anlamayacağımızı mı sandın?

Nasıl bozduk ama oyununu? 
Artık akıllanır, bir daha böyle entrikaları Ünye halkına yutturamayacağının farkına varırsın.

Neyse Sibel hanım, şaka ve ironi bir yana, bizim çok bilgili ve fikir sahibi halkımız, koskoca ülkenin nereden nereye geldiğini farkında bile değilken, sen bu insanları harekete geçirdin ya, helal olsun vallahi...

Atatürk ve Cumhuriyeti kurucu kadroların bu ülkeye kurduğu bütün fabrikalar, barajlar, limanlar, kuruluşlar özelleştirme adı altında bir bir satılırken, gıkı çıkmadı bu halkın.

Atatürk adı ülkeden bir bir silinirken, TC ler kurumların tabelalarından bir bir silinirken,
Andımız, pkk ve içimizdeki hain, Türk düşmanlarını memnun etmek için kaldırılırken, hatta mahkeme kararlarına rağmen tekrar okutulmazken sustu bu halk.
Ülkenin tarımı yabancı tohum mecburiyeti getirilerek yerli tohumun yok edilmesiyle, tarım hafızasını yitirirken, süper lüks yatlara ucuz, fakat çiftçiye pahalı mazot, ayrıca döviz üzerinden ithal gübre ve ilaçlarla üretilen pahalı ürünün yerine yabancı çiftçilerin üretimi ürünlerin daha yüksek fiyatlarla ithal edilmesiyle tarımın bitirilmesi ve çiftçinin borç batağına çekilmesi karşısında hiç itiraz etmedi bu halk.

Ülke ekonomisinin keyfi uygulamalar ve beceriksiz politikacılar eliyle batağa çekilirken, dolara endeksli ve her gün artan fiyatlar karşısında sessiz kaldı bu halk.
Askere kumpas kurulup yıllarca hapis yatırılırken, polis müdürlükleri Fetö'ye teslim edilirken, ülkenin bütün önemli kadroları tarikatlara peşkeş çekilirken, ülkenin istihdamı yandaşlara üçer beşer dağıtılırken resmen uyudu bu halk.

Dini ritüelleri kullanarak iktidar olanların, bu ülkede yüce dinimizi ne duruma soktukları, milletin ateist, deizm e yönelmelerine sebep olmaları karşısında tek laf etmedi bu halk.

Türkiye'nin dünya ülkeleri arasında itibarsızlaştırılarak, yalnızlığa ve bir sürü ülke ile iyi ilişkilerin özellikle bozulması ve düşman yapılması karşısında seyirci kaldı bu halk.

Merkez bankasındaki 130 milyar dolar dövizin 2 ayda buhar olmasına,  yüksek faizlerle yurtdışı menşeili kaynak bulup ülkeye getirilirken, faiz lobilerini zengin ederek, milletin fakirleştirilmesine hiç ses çıkarmadı bu halk.

Ya işte Sibel hanım, şimdi anladın mı bu ülkeye ve bu millete ne büyük kötülükler ettiğini?

Boş ve gereksiz konularda ahkam kesmeyi severiz biz halk olarak, fakat ülkenin hayatı konularına gelince körükörüne biat ettiğimiz siyasilere neredeyse tapar, gıkımızı çıkaramayız.

Kisacası,  bu millet ne yıldızla siyonist, ne de renklerle PKK li olmaz.

İnşallah bir gün yıldız ve renk paranoyalarından vazgeçer, akıllanır ve kendimize geliriz bu hadise sayesinde.