İnsanoğlu için, “Hafıza-i Beşer nisyanla maluldür.” derler; yani Türkçesi insan unutur…
    İktidar’ ın son on beş yılda Barzani ile olan ilişkisini ana hatları ile kısaca özetleyecek olmam bu kaygımdandır!
    Hatırlayın…
    İktidar:
    Elli bin şehidimize;
    Peşmerge Türk nüfusunun yoğun olduğu illeri işgal ederken ilk girdikleri yer tapu daireleriydi ve Türklerin tapı kayıtlarının silinmesine;
    Bölgeye sistemli olarak Kürt nüfusu yerleştirilerek, bölgenin demografik yapısının Kürtler lehine değiştirilmesine;
    Buradan cesaret alan Barzani’ nin, “Türkiye’ den de toprak talebimiz olacak…” çıkışlarına göz yumdu. 
    Türkmenlerin feryatlarına, “O iddiaları önce değerlendirmeliyiz; böyle duygusal çıkışlar yaparsak yanlış olur.” diye cevap verdi.
    “Derhal PKK’nın elebaşlarını teslim et…” çağrımıza,  Barzani’ nin, ”PKK’nın bir kedisini bile vermem…”, “Siz Kerkük’ karışırsanız ben de Diyarbakır’a karışırım.” restini rağmen kırmızı pasaport vererek ödüllendirdi.
    Ülkemize davetlerinde kapıda kırmızı halıda karşıladı.
    Devlet başkanı muamelesi yaparak sözde bayrağını bayrağımızın yanında göndere çekti ve Barzani yönetimindeki toprakların statüsünü Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile eşitledi.
    “Açılım”ı hatırlayın… O süreçte AKP kongresinin onur konuğuydu, neyin gururu ise, “Türkiye seninle gurur duyuyor…” diye alkışlattı…
   Diyarbakır’a davet ettik. “Bin yıldır esiriz Türklerin elinde öz yurdumuzda!” türküsü Megri Megri’ yi birlikte söyleyip ağladı!
    IKYB Peşmerge’ nin maaşını ödeyemez duruma gelince kredi verdik. 
   IKYB yönetimindeki Kürt bölgesinin imarını üstlendi.
   Kendi üniversitelerini kurmalarına yardım ettiğimiz gibi eğitim görevlileri gönderdik.
   IKBY bölgesinde yapılacak her türlü iş birliğini merkez Irak hükümetine değil, o bölgenin esas sahibi olan Barzani yönetimi ile yapacağımızı dünyaya ilan etti.
    Kürt bölgesi petrolünün en büyük alıcısı biz olduğumuz gibi;
    2013 Mayısında, Türkiye, Exxon Mobil ile yaptığın bir anlaşma ile KDP bölgesinde 6 enerji alanı ve 12 keşif bloğu üzerinde çıkacak Kürt petrolünü 50 yıl Ceyhan Petrol Boru hattı üzerinden ihraç edeceğimizi dünyaya açıkladı.
    ABD’nin bu gün en ağır silahlarla donattığı ve “Benim karasal birliklerim…” ;
    Başbakanımızın, Kobanili kardeşim diyerek alnından öptüğü PYD için, “PKK ne ise PYD’ de odur.” çıkışı yapmıştık. Buna rağmen, hangi akla hizmetse Barzani’nin Peşmergelerini silah ağırlıkları ile Kobani’ deki PYD’ nin yardımına gönderdi. 
    Peşmerge’ nin silahlı birliklerine askeri eğitim verdi.
    İktidar’ ın her fırsatta öğündüğü “ümmet” fikriyatının sözde destekçisi Arabistan, Barzani’nin de referandumun da en büyük tek destekçisi;
   Geçtim; her ne kadar ABD veriyor olsa da PYD’ ye verilen silahların finansörü…
    Hemen sınırlarımızın altında Kürt devleti kurulsun diye görevlendirdiği Suudi Prensi,  ABD’de önce ABD ve İsrail’ li yetkililerle sonra da İsrail’de İsraillilerle ikili toplantı yaptığını, Türkiye adına skandal basın açıklamasına tepkisiz kaldı.
    Şimdi Cumhurbaşkanımız çıkıp: 
   “Bedeli ağır olur.” ,  
   

“Mutlaka bedeli ağır olur…”, 
   
“Bedelini ödetiriz… “, 
   “Bir gece ansızın gelebiliriz…” derken;
   Başbakanımız diyor ki, “Durun beyler, hemen savaş ilan etmiyoruz.”, 
   “ Bu gün artık dün yoktur.”, diyerek tüm söylemlerimize mahalle bakkalı veresiye defteri muamelesi yaparak bir çırpıda siliyor…
    Ekonomi bakanın diyor ki, “Ne ambargosu, ben ekonomik bakarım; dokuz milyar dolarlık bir ticaretimiz var.” 
    Bu çelişkileri, amacı tartışmaya açılan bu çıkışların mantığını biri izah etsin…
    Atı alan çoktan Kürdistan’ ı yarıladı!
    *
    Öncesinde Türkiye aleyhinde Oslo’ da vs. yerlerde yapılan gizli toplantıları saymıyorum, sadece üç-dört ay gerilere gidelim…
    İlk toplantı Suriye’ nin Kamışlı ilçesinde yapıldı.
   Toplantıda Suudi ve İsrail istihbaratı vardı. 
   İleride Barzani’ nin Kürt bölgesi ile birleşecek olan Suriye topraklarındaki Kürt bölgesi, PYD ve dolayısı ile PKK’nın Suriye petrollerinden alacağı pay kararlaştırıldı.
   İddia bu ya o masada Türkiye’ de vardı diyorlar…
   İkinci toplantı Suudi istihbaratı, İsrail gizli servisi ve ABD’li yetkililerle ABD’ nin başkenti Washington’da yapıldı.
    Yer: Council of Foreigen Relations…
    Katılanlar: Suudi eski istihbarat danışmanı Enver Macid Eşki, İsrail adına ise yine eski büyükelçi Dore Gold…
    Masada: İran ilişkileri;
    Barzani ve referandum;
    YPG ve Suriye’ de değişen dengeler vardı; alınacak tedbirler konuşuldu.
    Üçüncü ve en önemli toplantı İsrail’ de yapıldı. İkili toplantıda Suudi Prensi başkanlığındaki Suudi İstihbaratı, İsrail gizli servisi Mossad vardı…
    Toplantı sonunda yapılan basın açıklamasında: “Suudi Arabistan ve İsrail, bağımsız bir “Büyük Kürdistan Projesi” ni desteklemektedir. Kurulacak bir Kürdistan, bölgede İsrail ve Suudi Arabistan’ ın ortak hasmı İran’ dan, Türkiye’ den ve Suriye’ den alınacak topraklar üzerinde kurulacağı için iki ülkede bundan memnuniyet duyacak, böylece bölgede genişleme ve Neo Osmanlı hayalleri kuran Türkiye’ de bu hayallerinden vazgeçmek zorunda kalacaktır.” denildi. 
    Bu açıklama, referandum sürecinde Kürtler tarafından sallanan İsrail bayraklarını da açıklıyor sanırım.
    Bu toplantıların sonrası İsrail Gen. Kur. Baş. Yrd.’ sı ve Adalet Bakanı Ayalet Şaked çıktılar:
    “Biz PKK’yı terör örgütü olarak görmüyoruz.” 
    “Bağımsız Kürdistan bizim menfaatimizedir…” dedi.     
    Özetle:
    Referanduma evrilen süreçte, İktidar’ ın söylem, uygulama ve eylemleri ile sorunu büyütmesine katkısı tek kelime ile tartışılmaz…
    İstihbaratın ne iş yapar bilmiyorum ama referanduma geline kadar bu işin plânlayıcıları, zamana o kadar iz bıraktı ki, tek sorumlu, bu izleri okuyamayanlar, olayları sonuçları ile çözümleyemeyenlerdir.
     İktidar, laf üretmek yerine tedbirleri zamanında almayı seçseydi bu gün, “Ey!” diye başlayan içi boş lafları ve referandumun Türkiye üzerinde yaratacağı sorunları konuşuyor olmayacaktık.