Tramp, hakkında FBI tarafından soruşturma yürütülen ve ABD hukukuyla başı belada olan biri…
ABD’de:
Dizginlemeyen bir güç tutulması yaşadığı için kendi egosunu tatmin için ABD’nin askeri ve ekonomik gücünü kendi hırs, ego ve bencilliği ile birleştirip dünyaya hükmetmeye kalkan, kibirli, hadsiz, hırslı, bencil, saygısız ve egosu yüksek şapşal diye tanımlıyorlar…
Görüldüğü gibi kendi ülkesinde bile sanırım Tramp gerçeği yeni yeni fark diliyor…
Sadece Türkiye için değil dünya için gerçek bir kâbus…
Dikkat ettiyseniz dünya dedim, bu demektir ki, ABD de bu tehlikeye ciddi şekilde dâhil…
***
Buradan hareketle artık ABD’nin bir dış politikası yok diyebiliriz… Onun yerine Tramp’ın bitmez egosunu, kibrinin, hırsının yönlendirdiği istekleri vardır…
Tramp’ın Brüksel, Helsinki, Londra gezilerini hatırlayın…
Bu gezilerinde:
Alman Başbakanı Merkel’le kavgalaşmış;
İngiltere’nin İran politikasını eleştirerek İngiltere’yi tehdit etmiş;
İtalya’yı aynı şekilde potansiyel düşman görmüş;
Bu devletlere destek veren diğer AB devletlerini ve AB’lileri aşağılamıştı.
Özetle:
Bu ego, Türkiye’ye bulaşmadan evvel AB’ ye de hiza-istikamet tayin etmeye kalkmıştı… Devletler hukukunda yeri olmayan bu ukâlalığa AB sözcüsü, efelenmeden ekonomi kuralları içinde anında cevap verdi:
“AB ve ABD arasındaki ticaret hacmimiz bir trilyon Dolar…
ABD’deki yabancı yatırımcıların % 72’si AB’liğindendir. Ve dahi 15 milyon ABD’liye iş veriyoruz…” hatırlatması yaparak, istersen tekrar düşün demeye getirdiler…
***
Bizdeki açıklamalara bak:
“ABD’nin Doları varsa bizim Allahımız var!”
“Boyun eğmeyeceğiz; diz çöktüremeyecekler!”
İlk cümle ile ilgili hatırlatmalar yapayım:
Orta Asya’da kurulan Karahanlılar, Gazneliler, Büyük Selçuklu İmparatorluğu…
Anadolu coğrafyasında kurulan Anadolu Selçuklular Devleti…
Mısır’da kurulan Memluklular…
Arabistan Yarımadasında Peygamberimizin kurucusu olduğu ve Emevilerle büyüyen ve Abbasiler devam eden İslam İmparatorluğu…
İspanya’da kurulan ve 780 yıl İber Yarımadası’nda hüküm süren Endülüs Emevi Devleti…
Selçuklulardan sonra Anadolu’da kurulan Osman İmparatorluğu şeri hükümlere göre kurulan devletlerdi.
Hepsinin de Allah’ı vardı ve Allahımız aynıydı…
Ama ekonomik bozukluklar, adaletsizlik, yönetenlerin basiretsizliği nedeni ile tarihten silinip gittiler.
Geçtim, diğer söylemler güçlü bir devletin yöneticisinin söyleyeceği cümleler değil.
Ne demek baş eğmeyeceğiz; zebunluk ve çaresizlik ifadesidir. Güçlü devlete algısını öldürür! Biz baş eğmeyiz eğdiririz, diz çökmeyiz aksine diz çöktürürüz diyerek bir tarih hatırlatması yapmalıydık.
O da güçlü ekonomilerde olur…
*
Öte taraftan ABD’nin tek taraflı tavrı…
Tramp’ın, “Türkiye’ye her gün yeni bir kurşun!” diye tanımladığı ekonomik yaptırımları… 
Brunson için rahip diyorlar ama sosyal medyada, ABD üniforması ile Irak Savaş’ında görev aldığını gösteren fotoğrafları var; kesin rahip değil. Ve dahi casusluk, misyonerlik yaptığı, ABD adına PKK’lı grupları eğittiği ve Türkiye aleyhine kışkırttığı belgelerle sabit ve suçüstü yapılmasına rağmen Türkiye gibi bir müttefike tercih etmesi…
YPG ve PKK gibi bir terör örgütünün çıkarlarını, Türkiye’ye rağmen öncelemesi…
Hele müttefik iki devlet arasında olması gereken hiçbir davranışa, devletlerarasında olması gereken kurallara uymuyor.
Ülkem ve milletimiz için bu onur meselesi oldu artık…
Ülkemden de AB’nin ABD’ye gösterdiği aynı tavrı bekliyordum…
Ekonominin kuralları içinde dik durarak!
İç siyaset malzemesi yapmadan, olayı ajite etmeden, sulandırmadan güçlülüğümüzü sözle değil eylem ve yaptırımlarla göstermeliydi; son hamlemizle gösterdik de…
Ancak geç kaldığımızı düşünüyorum…
Ekonomi kuralları içinde alınan son ekonomik tedbirler gördük ki, Doların ateşini düşürdü!
Soru şu: Mademki gerekli tedbiri aldığımızda, dövizdeki kur artışının, altındaki yükselişin önüne geçebiliyorduk, neden Doların 7,5 lira, Avronun yaklaşık 8 liraya, altının gramının 255 liraya kadar çıkmasını bekledik?
*
Bizimkisi beyin jimnastiği!
Malum seçimler öncesi muhtelif kriz tahminleri yapılıyordu…
Sürdürülen seçim ekonomisi ile birlikte emeklilere verilen 1000 lira bayram ikramiyeleri; Atmış beş yaş aylıklarına yapılan zam ve bundan böyle üç aylık değil aydan aya verileceğine ilişkin kararlar;
Arttırılan sosyal yardımlar;
Yaklaşan yerel seçimler;
Henüz vaat aşamasını aşamadığımız 3600 katsayısı; -sanırım bundan sonra verilecek-Tüm emekli, işçi ve memurlara yapılan 8,65’lik Temmuz zammı, haliyle insanın aklına bazı şeyler getiriyor: Türk lirası Dolar karşısında % 50 devalüe edilerek kriz fırsata mı çevrildi!?
Haliyle, MB’sı Dolar ve Avro ’nun tamda zirve yaptığı en yüksek noktadan piyasaya çok miktarda Dolar sürdüğünü açıklamasından sonra, acaba TL cinsinden artan nakit ihtiyacına bulunan çözüm mü diye düşünmeden edemiyorum; zira eski kurdan satsa yarısına alacağı TL’nin iki katını almış, stoklamış ve TL açısından rahatlamış oldu…
Hatırlayın…
Alman Markı ile Doların kullanıldığı 1990 yılların ortalarında, Mark bir gecede yüzde yüz artışla 6 lirayı geçmişti!
Hatırlıyorum da 17 bin Mark karşılığı 52 bin liraya aldığım binek arabam iki gün sonra bana 117 bin liraya mal olmuştu; Mark olarak dursaydı tam da sıfır araba parasıydı; “Böyle bir şey mi?” demekten kendimi alamıyorum…
*
Rahip halâ içerde ama ne hikmetse Doların ateşi düştü!
Başkanlığın kadrolu yazarı köşesinde, Rahip 12 Ekimde hâkim karşısına çıkacak tekrar; bırakacağız bırakmasına da o süreye kadar ekonominin nefesi yeter mi bilmem demeye getiriyor.
O zaman soru şu: Bu inatlaşma niye?
Özetle:
Tramp’ın kişisel davranışları, yaptırımları krizin nedeni yapıldı.
Ve dahi süreç aşırı ajite edilerek, rahip olayı üzerinden mağduriyet yaratıldı ve algı bunun üzerinden yürütüldü gibi geliyor.
Ufukta yerel seçimler var; malzeme gerek!
Dolayısı ile her ne kadar bırakılacak iması varsa da ekonomideki kriz devam ederse, rahip kullanılmaya müsait olarak elde bir olarak tutulmaya devam edilebilir; malum konjonktürel durum!