Reklam
Bugun...
Reklam
Advert
Tezekli Siyaset Anlayışımız ve Adalet


Yüksel Şahin Karşı Pencere
unyevizyon@hotmail.com
 
 

  İktidar’ın söylemi, “Her ne kadar partili cumhurbaşkanlığına evrilen bir siyaset anlayışına geçsek de rejimin adı Cumhuriyettir…”

     Peki, Cumhuriyet ne? 
     Cumhuriyet, kendini idare edenleri çoğunluk iradesi ile belirleyen sistemin adıdır.
      Peki, bu günkü yönetim ve siyaset anlayışı bu tanıma uyuyor mu, bakalım…
      Bu gün başta YSK ve hukuk olmak üzere mevcut yasalara tartışmasız uymak zorunda olan kurumların, yasalara rağmen yetkilerini aşıp erkin çıkarlarına uygun kararlar vermesi eleştiri konusu mu, evet;
     Kurumlar tartışılıyor mu, evet; bu durumda uyuyor diyebilir miyiz, karar sizin…
                                                                      *
     Bakıyorum adam Osmanlı özlemi duyuyor; olabilir… 
     Geçmişi olmayanın geleceği olmaz; buradan hareketle tarihimize sahip çıkalım, çıkmalıyız da zira tarih öğünmek için değil ders almak için var.
      İtirazım:
      Osmanlı’da padişahın kuluyken, cumhuriyetle vatandaş, insan olma, özgür olma bilincine kavuşan halkın,  “Tekrar kul olmak istiyorum!”  diyerek Anayasamızın kendine tanıdığı kişisel özgürlükleri bir kişi ya da zümrenin, ailenin eline tekrar verme isteğinedir…
      Geçtim, siyasetin tekelindeki medya bir erkin iradesine kul olmayı erdem ve sadakat diye bir de cilalamaz mı?
                                                                       *   
      Yukarıda idare eden ve edilen iki anlayışla, medya destekçilerinin yerleşik anlayışını özetledik; vizyon bu…
      Yaşanan zihin yorgunluğu da çabası!
      Eylemin içeriğini, nedenini, mantığını görmedikleri bir yana adaletin(!) yarattığı mağdurların durumu onları hiç ilgilendirmiyor…
      Bu anlamda Kılıçdaroğlu’nun, Anayasamızın 34. Maddesinin kendine tanıdığı hakkı kullanmasına rağmen, ülkemizde geçerli olan hukuk anlayışını, tutuklamaları, mahkûmiyetleri protesto etmek için kullandığı yöntem yani “Adalet Yürüyüşü” onlara anlamsız, hukuksuz ve adaletsiz gelebiliyor… 
      Üstelik tepkilerini, “ Yargı yarın eğer sizi de bir yere davet ederse şaşmayın!” diyecek kadar adaletsiz ve tehditkârlar…
     Bir de “Başkaları da sizin yürüyüşünüze alternatif bir tepki yürüyüşü başlatırsa…” demeye getiriyorlar… Ne yani adalet yürüyüşünün karşısına hangi karşı yürüyüşle çıkacaklar ki, adalet istemeyiz mi diyecekler?
      Bir kere daha görülmüştür ki, % 50;
      Kişi ya da kişiler;
      Kimi muhalefet partileri gerçekçi ve makul ideallerini tutarlılıkla savunacak araçları kullanma konusunda baskıdadırlar…
      Bu anlayışı yolda engellemeye çalışan, İktidar’dan cesaret alan trollerin kışkırtmaları, yürüyüşü sabote etmeleri ayrı sorun…
      Aksi halde önce suyunu kesip sonra bir kamyon hayvan pisliği Kılıçdaroğlu’nun dinlenmeye çekildiği kamp alanına dökülebilir miydi?
      Bir de yediği haltı paylaşmış: “Misafire ikramda bulunmamak olmaz!”
      Hele cürette yarışmadan olmaz; Eğitim Bir-Sen başkanı aşağı kalır mı, “ Düzce uyarıydı Maltepe’yi dar ederiz!” 
      İtiraf ve tehdit bir arada… 
      Bir de çıkmışlar ekranlardan ciddi ciddi, “ CHP’de yaptırmış olabilir…” demezler mi?
                                                                               *
       Tepkilerine bir de kılıf uydurmuşlar…
       Algıyı da bu yönde yerleştirmeye çalışıyorlar. Sağ olsun medya ellerinde hiç de sıkıntı çektikleri söylenemez…
       İktidar ve Cumhurbaşkanımız, basın ve din aracılığı ile iradeyi, gözü, kulağı kuşatmış halde seksen milyonu bir gemiye doldurmuş sallayıp duruyor! 
       Diğer yandan da ülkede bir fırtınanın ülkeyi salladığına inandırmaya çalışıyor!
       Onlara göre, İktidarımız ülkemizin iç ve dış düşmanlarına karşı amansızca mücadele ederken işbirlikçileri yürüyor…
       Yollar ise yürümekle zaten aşınmaz!
       OHAL ve bu kapsamda hiçbir hukuki denetime tabi olmadan çıkarılan KHK’ler de bu sanal gerçeklik üzerine temellendirildi!
       Yani yel değirmenleri her tarafta, ülke kuşatılmış!
       Anayasamızın tanıdığı 34. madde ortada bu hakkın kullanılmasını, İktidarlarının bir inceliği, lütfu gibi gösteren anlayış ülkedeki adalet kavramının tepesine hâkimken, “ Bizden adalet dileneceksiniz! ” diyen anlayışın himmetine kaldı adalet!
       Şayet hukuk yürüyenlere:
       Sağa çek!
       Yürüyüş için ehliyet, ruhsat!
        Sağlık ve muayene tamam mı, yürümesi uygundur yazısı sormuyorsa inceliktir!
        Ve ayrıca:
        Halkı devlete ve onun yasal İktidar’ına karşı kışkırtma, benzer eylem yoluyla suça teşvik;
        Trafiğin rutin akışını engelleme ve tehlikeye düşürme;
        Terörist gruplarla işbirliği ve cesaretlendirme gibi suçlardan haklarında işlem yapılmıyorsa lütuftur!
        Siyasette tutarsızlıkları, çelişkileri ile zirve yapmış bir siyasetçinin dediği gibi Kılıçdaroğlu kendine çekidüzen vermelidir!
       Meselâ tezekli protesto; boş veer! 
       Yer konsepte uygun, Madımak olmadıysa;
        Yollara bırakılan kurşun bir silâhtan hedefe doğrultulmamışsa inceliktir, lütuftur! Yine de sen kendine çekidüzen ver!
        İktidar’a gelince her ne kadar incelik ve lütuf gösterdi ise de ayrıca bir teşekkür borcu daha var Kılıçdaroğlu ’na zira bir on beş sene daha geçse İktidarlarında adalet asla 900 rakımlı zirveyi göremeyecekti! 
       Özetle:
       “Geçmiş anayasalar toplumun temsilcileri tarafından değil vesayetçi elitler tarafından hazırlandı ve dikte edildi…” Dedikten sonra kendi vesayet anlayışı olan fiili durumu hukuka uydurarak, gerçi o da şüpheli ama referandum yoluyla topluma onaylatan anlayışın adalet anlayışı da Anayasa’ya rağmen incelik velütfundan ibaretse başka söze gerek yok…
        Kapı önüne dökülen tezeğe de yola bırakılan kurşuna da alışacağız; bu millet nelere tanık olduğu halde sineye çekmedi ki… 



Bu yazı 1917 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YORUM YAZ

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI