Kendi ifadeleri, Fetö ile suçlanmada 17-25 Aralık milat; 15 Temmuz ise kesin inlerine girilerek mücadele edilecek tarihti…

   15 Temmuz ile ilgili “Araştırma Komisyonu” kurulması, her ne kadar teklifi AKP’ li milletvekillerinin oyları ile ret edilse de hadi öyle olduğunu düşünmeyelim…

Fetö’ nün, kurduğu düzene militan temin etmeye odaklı, kendi kabullerini dinleştiren kitapları hala ortalık yerde…

    Geçtim; öğretmenler tarafından tavsiyeli o kitaplar kimi okulların kütüphanelerinde elden ele okutuluyor.

    Hassasiyeti olanlar, “Fetö’ ye dokunan yanar!”  korkusu ile sessiz…

    “Fetö ile mücadele sulandırıldı!” Diyenler haksız mı?

    *

    Örnek tek değil ki, meselâ:

    “Mahrem” adlı kitap, 2015 yılında Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yayınlandı.

    Fetöcülerin Erzurum’daki kurslarında, adlarının karıştığı cinsel tacizle ilgili rezaletleri hikâye ediyordu…

    Yazarları Odatv Gen. Yay. Yön. Barış Pehlivan ve Odatv Haber Müdürü Barış Terkoğlu…

    Özetle kitap üç yıldır satışta…

    İktidar’ın elini Fetö ile mücadelede güçlendirecek derecede, din, ahlâk ve aynı zamanda ırz yoksunu da diyebilecekleri bir vesika, belge formatında…

    Gel gör ki, İstanbul 1. Sulh Hâkimliği ’nin 22 Eylül 2017 tarihli kararı ile:

    Kitapla ilgili haberlere;

    Kitabın, Kırmızı Kedi Yayınevi ile Oda Kitap’ ın internet siteleri üzerinden satışına;

    Kitaba ilişkin tanıtım videolarına erişim yasağının konulmasına ve kitapla ilgili içeriklerin yayından çıkarılmasına…” karar verildi.

    Şikâyet eden ve kararı aldıran AKP Erzurum milletvekili C. Güvenç…

    Fetö ile gerçekten mücadele edildiğine gel de inan…

   17-25 Aralık “Rüşvet ve Yolsuzluk Operasyonunu” kumpas diyerek milat kabul edenlerin şikâyeti, Fetö tarafından medyaya servis edilen görüntülerin, ses kayıtlarının kurgu olduğuydu…

    Bu yolla mağduriyet yarattılar…

    Birileri: Kes, kopyala, yapıştır yöntemiyle klonladıkları cümlelerle iftira yollu yeni mağdurlar yaratma peşindeler siyasi ikballeri için…

   Yol kesme de diyebiliriz!

   Onlardan biridir M. Akşener…

   Yani dün sözde mağduru olduğu kumpas ve kurguların bu gün senaristi durumundalar!

   Bu anlamda siyasi acizliktir, çaresizliktir başvurdukları yöntem…

   Demediği, kastından başka anlam yükletilen, “15’nde başkan olacağım; yurtta sulh cihanda sulh…” ifadesi başka türlü oluşturulamazdı zaten…

      M. E Bakanı açıklıyor, “Dünyanın en güzel sistemini getirdik; TEOG sayesinde eğitimde çağ atladık…”

   Çok değil yaklaşık 2 gün sonra çıktı Cumhurbaşkanımız, “Ekonomi ve eğitim konusunda başarısı olduk…” dedi.

    Akabinde ekranlardan: “TEOG kaldırılsın… Ben şahsen rahatsızım; arkadaşlarımın gereğini yapacaklarını umuyorum…” dedi.

    Başbakanımızın, ziyarette bulunduğu bir taksi durağında konudan haberi oldu.

    Eğitimden sorumlu bakanımız da ekrandan duyanlardan; diyor ki, “ Biz de farkındaydık; en kısa zamanda yeni sistem açıklanacak…”

    Sonuç: TEOG gitti!

    Nasıl olacaksa her öğrencinin istediği okula gideceği ve yerine her okulun sınavını kendi yapacağı sistem geldi.

    Sınav varsa her öğrenci istediği okula nasıl gidecekse artık sırrını onlar biliyor…

    Şimdilik görüldüğü gibi değişen sadece sistemin adı…

    *

    Kadın, erkek diye ayırmadan herkese insan gözüyle bakıyorum…

    Geçmişte vatandaşa: “ Ananı da al git; selâm da söyle!”

    Şehit için: ” Kelle!”, “Üç-beş Mehmet…”, “

    Şehit babasına: “Karakteri bozuk!”

    Şehidin kız kardeşine: “Ağabeyin de bu mesleği seçmeseydi…”

    Askerlerimizin başına ABD askerleri tarafından çuval geçirildiğinde, bir gazetecinin, “Nota verecek misiniz? “sorusuna, “Siz notayı müzik notası mı sanıyorsunuz?”

    Doğurmayan kadınlara: “Çocuk doğurmayan kadın yarımdır!”  denildiğini hatırlıyorum.

    Geçenlerde Çanakkale Belediye Meclisi toplantısında, belediye başkanı ile AKP belediye Meclis üyesi bayan arasında yaşanan polemikte bayan Meclis üyesi belediye başkanı tarafından azarlanarak konuşturulmamıştı.

    Cumhurbaşkanımız çıktı, “ Kadına yapılmaması gereken bir davranış; saygısızca!” dedi.

    Ben erkek ve ya bayan her saygısızlığa standart söylenmesi gereken bir tepki diyorum, cuk oturdu…

    Geçenlerde, “Eli havada kaldı; edepsizlik!” polemiği vardı Cumhurbaşkanımızın dilinde!

    Sonrasında, “Saygısızlık”, “Edepsizlik” diye tepki koyduğun davranışın aynısını bakanı yaptı ve bir eli havada bıraktı!             

    Duyduğunda muhataplarına, yukarıda saydıklarımız dâhil yine aynı üslupla ve aynı tonda, “Edepsiz!”, “Saygısız!” dediğini, kendi adına bir “özür” dahi dilediğini duymadık. 

    *

    Hatırlayın; çok değil bir-iki yıl önce: “Bundan böyle Kuzey Irak ile yapılacak anlaşmalarda Irak hükümetini muhatap almayacağız; muhatabımız Barzani’ dir.” demişti, bu gün, “Ey Barzani!” diyenler…

    Bu karardan sonradır eğitimden, ticaret ve bir dizi yatırıma ve Peşmerge ’nin eğitimine kadar yapılan anlaşmalar…

    IKYB’ nin petrolü için Exxon’ la, içinde Barzani’nin de bulunduğu 50 yıllık anlaşmada buna dâhil…

    Yetmedi:

    Barzani’ye kırmızı pasaport ver.

    Petrolünün en büyük alıcısı olarak finansman sağla...

    Dolara sıkıştığında 2 milyar dolar ver.

    Barzani’nin, “Sen Kerkük’e karışırsan ben de Diyarbakır’a karışırım…” tehdidini yut!

    Barzani’yi ağırladığın Saray’da Türk bayrağı yanına PKK paçavrasını asarak, kendi statünü ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni, kendi ifadeleri ile Barzani’ye ve çadır devletine eşitle…

    Referandum öncesi ve sonrasında diyeceksin ki: “Bedelini ödetiriz…”, “Hesabı sorulacak…”, “Bir gece ansızın gelebiliriz!” ;

   İlk söylediğin cümleyi yut, “Bundan böyle Kuzey Irak’la ilgili anlaşmalarda muhatabımız Irak hükümetidir.” de.

    Eldesi ve gördük ki, hiç bir yaptırımı olmayan tutarsız söz, davranış ve çelişkili dış politika uygulamaları ile nasıl olacak?

     *

     Cumhurbaşkanımızın bir emri ile % 40 MTV’ den vazgeçildi; acaba!

     Bakan yeni zam oranlarını 1300 cc araçlar için % 15, üzeri araçlarda %25 müjde diye açıkladı.

     Akabinde Ekonomiden sorumlu Devlet Bakanımız M. Şimşek ABD’den daha yolda iken twitledi: “Aradaki farkı telâfi edeceğiz…”

     Reis susuyorsa anlayın telâfi % 15’e bir sabah uyanacaksınız demektir; şimdiden hayırlı olsun!

     *

     ABD eski Dışişleri Bakanı Condoleezza Rich, “Ortadoğu’ da Türkiye dâhil 22 devletin sınırları değişecek…” demişti.

     Anlaşılacağı üzere fikir babasının ABD olduğu, kısa adı BOP olan;

     IŞİD’ inde içinde olduğu o projenin, eş başkanıydı Cumhurbaşkanımız bir zamanlar…

     Dolayısı ile ülkemizin güneyindeki bu günkü fiili durum ABD’nin o projesi sonucudur. Ve eş başkanı da aynı derecede sorumludur…   

     İran’ı teröre destek olmakla suçlayan ABD’nin terör örgütü YPG’ yi silahlandırdığı ve İsrail adına ülkemizi, Cumhurbaşkanımızın kendi ifadeleri, güneyden kuşattığı bilinen bir gerçek.

    Öyleyken Cumhurbaşkanımız geçenlerde ABD’deydi…

    Havuz medyası manşetten verilen fotoğraflar,  atılan başlıklarla Türkiye-ABD dostluğuna vurgu yapıldı.

    “ Bu gün dünden daha yakınız…” Teması işlendi.

    Ne kadar yakınsak artık, ABD o dostluğunu Türk vatandaşlarına vize koyarak taçlandırdı!

    *

    Cumhurbaşkanımız, ABD konsolosluğunda çalışan Fetöcüleri kastettiği konuşmasında ABD’li yetkililere soruyor: “Bunlar konsolosluğa nasıl sızdı?”

    Sorsun tabi ancak soruya öncelikle MİT’ in cevap vermesi gerekmiyor mu, niçin var?

    En azından hadi ABD’lileri araştıramıyorsun Türk çalışanlar hakkında istihbarat toplamak çok mu zordu?

    Geçtim; soruyorum, her türlü devlet sırlarının konuşulduğu Cumhurbaşkanlığı makamına altı tane Fetöcü, yaver olarak nasıl sızdı?

    *

    Ve son olarak adı konulmamış yeni fiili durumumuz daha oldu…

    Gördük ki, demokrasilerde:

    Cumhurbaşkanımız her ne kadar, “Sandıkla gelen sandıkla gider.” dese de son tahlilde,“ İstifa etmezlerse kendileri bilir; daha ağır bedel öderler…” tehdidiyle giderler kuralı geçerlidir…