İktidarları döneminde tam tamına on yedi araştırma önergesi verildi ve cümlesi de AKP milletvekillerinin oyları ile Meclis’te ret edildi.

Bazıları:

Fetö ’nün paralel yapılanmasını araştıralım; hayır!

Fetö’yü araştıralım; hayır!

15 Temmuz darbesini ve bunun siyasi ayağını araştıralım; hayır!

301madencinin hayatını kaybettiği facia dâhil maden kazalarını araştıralım; hayır!

Çiftlik Bank olayını araştıralım; hayır!

Çocuk istismarlarını gelin araştıralım, tedbirler alalım; hayır!

Atatürk Havaalanı’nda yaşanan terör saldırısını araştıralım; hayır

Aselsan mühendislerinin, “intihar” diye geçiştirilen şüpheli ölümlerini araştıralım; hayır!

Hani sık sık Başkanımızın da siyaseten polemik konusu yaptığı faiz lobisini araştıralım;

hayır!

İlk CHP Genel Başkanı K. Kılıçdaroğlu’nun gündeme getirdiği…

AKP’nin hukuka taşıdığı…

Hukukun belgelerin doğru olduğuna karar vermesi sonrası mahkeme heyetinin görevden

alındığı ve sonrasında yapılan yeniden yargılamadan K. Kılıçdaroğlu’ nun 190 bin lira tazminata mahkûm edildiği dava ile ilgili gelin araştıralım; hayır!

16’sı yerleşime açık 157 adamızın Yunanistan tarafından işgal edildiğine ilişkin iddiayı araştıralım; hayır!

Askerlerin yedikleri yemekten zehirlenmeleri ile ilgili kasıt var mı, gelin araştıralım; hayır!

Bireysel silahlanma tehlikeli boyuta ulaştı, araştıralım; hayır.

IŞİD’in Türkiye’deki faaliyetlerini araştıralım; hayır!

***

Geçenlerde Suudi gazeteci Kaşıkçı Suudi Büyük Elçiliğine girdi ve bir daha çıkmadı. Adam yaklaşık on beş gündür elçilikte kayıp.

İçeriye giriş görüntüleri tamam da gazetecinin elçilikten çıkışını gösteren kayıtlar yok. 7/24 saat izlemedeki değişik açıdaki cümle kameralar bozukmuş; ister inanın ister inanmayın cevap böyle…

Şüpheli zanlı ya da zanlılar, Suudi gazetecinin elçiliğe girmesinden sadece yaklaşık üç saat sonra, özel bir uçakla Arabistan’dan İstanbul’a ve oradan da elçiliğe gelen Suudi kraliyet gizli servisi…

Bu arada elçilik rutin dışı temizlik malzemesi, boya-badana almış ve kullanmış!

Tespit ilginç…

İçişleri Bakanımız konuyla ilgili yaptığı konuşmasında haftanın en anlamsız açıklamasını yaptı: “ Kaşıkçı olayı nedeni ile Suudi Arabistan’la işbirliği yapmalıyız, birlikte çalışmalıyız…”

Araştırma, işbirliği AKP’nin rutininde olmayan bir durum; sürekli araştırmayalım dedikleri için haliyle kanıksıyor insan; şaşırmadım değil!

Aileye gelince sanırım bu açıklamadan sonra çok rahatlamıştır!

Adamlar olayı küllemek için her türlü tedbiri almış.

Adamla ilgili sorulara sağlıklı cevap vermiyor.

Şüpheler tek bir noktayı işaret ediyor yani sanık konumundalar!..

Bu açıklamanın da şayet bir işbirliği yapılacaksa da özeti, kümesteki kayıpları tilkiyle araştırmak gibi bir şey…

Haliyle -şayet yapılırsa- bu işbirliğinden bir sonuç çıkar mı sorusuna, konu sadece hukukun konusu olsaydı belki, siyaseten mümkün değil derim.

***

Yukarıdaki konuyla pek ilgisi yok gibi görünse de konu kümes ve tilki üzerinden yürütülünce benzer bir ilişki, Türk Savunma Sanayi’ne teknolojik ve hassas ürünler üreten…

Bakanlığın doğrudan teşvik desteği verdiği bir şirketin satış hikâyesinde de var.

Hikâye birilerinin samimiyetlerinin sorgulanması açısından önemli…

Satış, kriz arifesindeyiz ya “yerli ve milli” kavramlarına çok sık vurgu yapıldığı, hatta hassasiyetine binaen bir logo ile olayı perçinlediğimiz günlerde olunca haliyle önem taşıyor.

Olayı bir akım gibi düşünün, dolayısı ile logonun çok popüler bir etki bırakacağı kesin!

Tüm bu hassasiyetimize rağmen, en hassas, stratejik bir şirketimiz el altından, kamuoyuna duyurulmadan twitter üzerinden yapılan bir anlaşma ile Hollanda merkezli bir şirkete satıldı.

Her konuda “yerli ve milli” kavramlarını hamaset konusu yapan, siyaseten kullanan, TSK’nın güçlenmesinden yana olduğunu açıklayan başkanlığın, stratejik ürün üreten yerli ve milli bir şirketin yabancılara satışına nasıl ve neden onay verdiği…

Sattık diye savunabilirler ancak kümesin tilkiye neden teslim edildiğini açıklamıyor…

Ordusunun, kendi ürettiği ürünü yerli ve milli bir şirketten alma konumundan ithalatçı hatta dövizle alma konumuna nasıl düşürüldüğü ayrıca izaha muhtaç Acıtan kısmı alan şirketin Hollanda merkezli olması…

Hani şu bakanımıza olmadık muamele yapan ve konuyla ilgili restleştiğimiz ülke…

Daha da önemlisi ülkesinin ordusuyla, jandarma ve emniyet güçleriyle bir ilişki içinde olan, onların talep ve ihtiyaçları doğrultusunda ARGE çalışmaları ile stratejik ürün geliştirip üreten bir şirket bu kadar kolay ve sorumsuzca satılmaz, satılmamalıydı.

Özetle:

Bu türden şirketlerin hiçbir kritere bağlı kalmaksızın satılmamasının da…

Gelecekte farklı sorunlar yaratacak potansiyele sahip olduğu gerçeğini unutmamak da yerli ve milli bir hassasiyet olduğu birilerine hatırlatılmalı bence…

***

Bir “Var” ve İptal Hikâyesi

Gol fakiriyiz ya haliyle kriz günlerini takip eden günlerde atılan golün hangi kalede olduğuna, kimin attığına bakmadan, “goool!” diye coşanların olduğu ülkemde, gölün şahane olduğunu yorumlayanlar da illaki olacaktı!..

Mesela, golü kendi kalesine atan, nereye kime attığım önemli değil, nizami mi ona bakın; bu golün nizami olduğunu görmeyen ya futbol cahili ya da futbol hainidir dedi!

Maçı locadan izleyen, hani şu, Allah’ın rahmeti sele ve afete neden olunca, “AKP düşmanlarınca düşünülmüş ve uygulamaya konmuş tuzak!” diyenlerin çılgın tezahüratı ise görülmeye değerdi!

Havuz medyası, köşeden pardon tribünden maçı izleyenler kendi kalemimize giren gol için atılışı ile vuruş tekniği ile şahane bir gol dediler ve alkışladılar!

Ekrana çıkan anlı-şanlı futbol yorumcuları gölün nizamiliğinden, son yılların önemli göllerinden biri olduğundan bahsettiler!

Takım içinden, dışından itiraz edenlere, son çare olarak “var”a gidelim diyenlere itibar etmediler!

Yancı hakem(!) ise top çizgiyi geçmişse gol kararı doğru ve geçerlidir; bunun dışında yorum yapanların kafası basmıyordur; gol kendi içinde tutarlıdır ve gerekliydi açıklaması yaptı!

Amigolar ve hatta tribündeki % 50, ise “insaf” dedi!

İşte o ana kadar devreye girmeyi gerekli görmeyen var hakemi, tribündeki tepkilere sessiz kalmayarak, Saray’dan, golü iptal ederek, yorum yapanları da golü atanı da ters köşeye yolladı!

Ben, öncesinde bu türden bir yanılgıya imza atanların hatasını var hakeminin suskunluğuna verin derim; susmak bir nevi onay ya da kabullenmek değil miydi?

***

İroni

Bir kesim var ki, sayıları epey fazla bu ironiye inanan…

Onlara göre, Allah geçinden versin, gerçekten, “Erdoğan giderse, Allah muhafaza ülke toptan yok olur gider!” diye inananlar…

Daha beteri, Brunson’un Türkiye’de cezasını çekecek öngörüsünden hareketle, “Başta eskinin o… çocukları yok.” diye mazisine hakarette sınır tanımayan “….bu” çocuğu ve bu hakareti görmezden gelen, tepkisiz kalan “zır ” cinsleri var!

Ülkede bu türden kaçakçılık yapmanın hukuken cezası nedir pek vakıf değilim ancak tehlikeli bir sayıya ulaşmadan, mesela % 50’yi aşmadan bir tedbir alınsa diyorum, zira bu kesim öyle-böyle değil bayağı aklını kaçırmış!

Aşağıdaki konu ise bu durumun farklı tezahürü!

“Bu fakir bu görevde olduğu sürece o terörist rahibi alamazsınız…” söylemini manşetten verenlerin, sonrasında gazetelerinde attıkları başlıklara ve sosyal medyada da öne çıkan klişe sözlere bakar mısınız?

“Cezasını çeken Rahip Brunson’u evine gönderdik…”,

” Tramp’a haddini bildirdik!”,

“Hiç bir şey olmasa bile rahibin duasını aldık…”,

“Haydi defol git bir daha gelme!” Dedik,

“Rahibi sınır dışı ettik…”.

Dikkat ettiyseniz, “yuh!” dedirten başlıklarından da anlaşılacağı üzere, “Hukuk gereğini yaptı…” anlamında bir vurgu yok.

Saray ise cümle söylediklerini auta atarak rahibin serbest kalmasında hukuka vurgu yaptı…

Tramp katkılarından dolayı Saray’a teşekkür ederken, Brunson ailesi de maaile Saray’a dua etti.

Soru şu:

Şimdi bunlar Türkiye’de hukuk Saray mı, demek istedi?

Büyük yemin var “Bu can bu bedende durdukça…” diye başlayan, şimdi Başkan siyasetten kendini emekli mi edecek?

Şayet öyleyse ülke yandı desene!