Reklam
Bugun...
Reklam
Advert
Cemaat, İktidar Ayrılığı ve Dershaneler


Yüksel Şahin Karşı Pencere
unyevizyon@hotmail.com
 
 

 Bu günlerde gündemde, İktidar’ın: “Dershaneleri kapatırız!” çıkışıyla başlayan dershaneler tartışmasının temelinde Cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde, cemaatin A. Gül lehine tavrı var.

      Öcalan’ın işaretiyle Güneydoğu’da cemaat okullarına başlatılan kapatma operasyonu var.

      Yani kamuoyunu epey meşgul eden İktidar-cemaat arasındaki sorun dershaneler meselesi değil; dershaneler sadece sonuç…

      Cemaat gazetesinden köşe yazarlarını takip edenler hatırlar; Erdoğan’ın , “Başkanlık Sistemi”, partinin başına emanetçi getirilerek Cumhur Başkanlığı’na aday olma isteği cemaat, İktidar arasındaki ayrışmanın ipuçlarıydı. Genel seçimler öncesi bu konularla ilgili aralarında başlayan zıtlaşma kendini hafiften belli etmeye başlamıştı zaten.

      Genel seçimler sonrası da İktidar’la devam konusunda şöyle mesaj veriyorlardı: “Artık Meclise,  bakanlara ve dağılıma bakacağız…”

      Hatırlayın! İktidar’dan hoşnutsuzluklarını da: “İktidar ayağına kurşun sıkıyor!” çıkışıyla dile getirmişlerdi.

      Son uyarının şifreleri, cemaatin yurtdışındaki okullarında okuyan öğrenciler arasında İzmir’de yapılan “Türkçe Olimpiyatları”nda, Başbakan’nın yarışma salonuna girerken Afrikalı bir öğrenciye söylettikleri türkünün içindeydi: “Gururlanma padişahım senden büyük Allah var!”

      Sonrasında İktidar’ın ilişkileri düzeltme girişimleri vardı.

      Başbakan’ın,  ABD gezisi sırasında gazetecilerin:” F.Gülen Hoca ile görüşecek misiniz?” sorusuna cevabı ilginçti: “ Gökten ne yağmaz da yer kabul etmez?”

      Hatta Arınç’ın da arabuluculuk yapmasına rağmen talep kabul görmemişti.

      Sonrasında Hoca Efendi’nin İktidar’a, erki eline geçirenlerin sonradan adaletten uzaklaşarak zalimleştiğini, Firavunlaştığını ima eden çıkışı vardı.

      İşte, “Dershaneleri kapatırız!” tehdidinin alt yapısında, İktidar çizgisinde devam etmemenin getirdiği sıkıntılar ve cemaatin, İktidar değil T. Erdoğan eleştirileri var.

                                                                     ******    

      İktidar’ın:

      “Çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceğini bir cemaatin okullarına bırakamazdık!”

      “Ticarete dönüştü; özel okula dönüşsünler…”

      “Fakir-zengin dengesizliği var; fakirler zaten gidemiyor.”

      “Ailelere karşılayamayacakları ekstra yük getiriyor.” tavrını samimi bulmuyorum.

      Kapatılır ya da kapatılmaz; gelinen noktada asıl meselenin dershaneler olmadığının herkes farkında. “Kapatırız!” Tehdidinde bir kesime, benim çizgime gel, aksi halde haddini bildiririm hamlesi var. Bunun dışında gerekçelerle kapatma tavrına haklılık kazandırmak sadece samimiyetsizliktir, doğruyu söylememektir.

     Cemaatin yurtdışı okulları ile öğünen, her yıl olimpiyatlarına milletvekilleriyle, bakanlarıyla maaile katılan bu İktidardı. Bu gün ise dershaneler dedikleri gibi sorunsa on iki yıldır gereğini neden yapmadıklarının mantıklı bir açıklaması olması gerekiyor.

     Ticaret yapma isteği yasalar çerçevesinde bir hak; liberal ekonominin gereği.

     Nitekim dershaneler, beğen-beğenme bir talebi karşılayıp bu yolla yüz bin öğretmeni bünyesinde istihdam ediyor mu; evet. Diğer taraftan da devlete, kazançtan ve maaşlardan kesilen vergilerle katkıda bulunuluyor mu, evet. Dolayısı ile “kapatırım” tehdidiyle girişimciyi kendi hizasına getirmek için ayar verip sindirmek yüksek demokrasilerde(!) demokratik değildir.

      Hadi kapattın; niyet öyle görünüyor. Ancak İktidar, Milli Eğitim’deki mevcut sistemi üniversite sınav sistemine uyarlamadığı sürece imkânı olanlar yine evlerde özel derslerle bu açığı kapatma yoluna gidecektir.

      Öte yandan, “Ticarete dönüştü…” deyip çare olarak, “Özel okullara dönüşsünler!” isteği daha komik. Hem dönüşeceksin hem de ticari kaygı olmayacak; mümkün mü? Kaldı ki, özel okullar dershanelerden daha pahallı…

      Hele dershanelerde görev yapan öğretmenlerin gazını almak amaçlı: “Kırk yaşın üzerindeki öğretmenleri mülâkatla M.E.B kadrolarına alacağız.” vaadine ne demeli?

      “Mülâkat sınavının amacı nedir?” Diye çıkın halkın arasında anket yapın çoğunluk özetle: “Torpillileri, şahsen yüz yüze tanıma sınavı” demezlerse namerdim.

     Özetle:

     Başbakanımızın: “Ben Hoca Efendi’nin hangi talebini geri çevirdim?”

     İçişleri Bakanımızın: “Biz sevenlere sıkıntı vermeyiz…” Açıklamaları, yüksek demokrasilerde

bazı özel kişilerle ilişkilerin, hukuk, demokrasi, adalet dışında sevgi(!), hatır(!), samimiyet türü bağlarla yürütüldüğünü de gösteriyor.

     Buna rağmen:

     İktidar içindeki cemaate yakın ve ihraç istemiyle Parti Disiplin Kuruluna verilen milletvekillerinden İ.Bal’ın: “ Bu günden itibaren artık yeni bir dönem başlıyor.” açıklaması ve Hoca Efendi’nin cemaatine yönelik itidal çağrısında: “Firavun aleyhinizde ise doğru yolda yürüyorsunuz demektir.” uyarısı, köprülerin kesin atıldığının ilânıydı.

     Hele, tabanına ve inançlı kesime: “Kırk haramileri Kâbe yolcusu, mumları güneş, ateş böceklerini yıldız sandık!” diyerek verdiği “yanılmışız; uyanın” mesajı, köprülerin ne derece atıldığının en büyük göstergesi.

     İktidar’ın başı ise:

     Güneydoğu’da ayrışmaya neden olacağını bile bile Barzani’ye ve yöre halkına şirin görünmek, için:“Kürdistan’a hoş geldiniz!” diyerek, bir taraftan yörenin “Kürdistan “ olarak teyidi yaparken;

-Sonrasında bu ifadesi çok eleştirilmişti. Cevabında ise: “Avrupalı böyle söylüyor; biz de söylesek ne olur.” demişti.”- diğer taraftan yitip giden cemaat oylarını, Doğu Anadolu ve Güneydoğu’daki vatandaşlarımızın oylarıyla telâfi etmenin hamlesini yapıyordu.

     Ancak güneş diye yüzünü dönenler bu gerçeklere rağmen, hele Hoca Efendi’nin açıklamalarından sonra sırtını dönecek mi zamanla gereceğiz!

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



Bu yazı 5182 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YORUM YAZ

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI