Reklam
Bugun...
Reklam
Advert
“Üstat Etme Eyleme…” (Ünye’yi Köyleştiren Kimler?)


Yakup HALICI Bugün Pazartesi
unyevizyongazetesi@gmail.com
 
 

Yazar üstadımız Musa Kıroğlu Ünye Kent’teki köşe yazısında özetle “Ordu’dan fayda yok, Ünye kendi gücü ile başarmalıdır.” Diyor.

1984 yılına kadar Ünye sosyal yapılanması itibarıyla ( tüccar, sanayici, oda yönetimleri ve tabii ki partiler) ilçenin gidişatını yönlendiren ve yöneten kesimlerdi.

Bu kesimler geçmişlerinden gelen güç ve itibarları ile merkezi yani Ankara’yı yönlendirirlerdi.

Ankara’daki temsilcilerimiz de bu gücün derecesine göre başarılı olmaya çalışırlardı.

1984’den sonra durum yavaş-yavaş değişmeye başladı. ANAVATAN zamanında, (her ne kadar Ünyeli olsa bile) Ankara’da yetişmiş ve Ankara’nın bütün kurallarını bilen Sn Yürürle (gücünün yettiğince) ilçemize hizmetleri getirmekte sıkıntı çekmedi. Burada siyasilerin Ünye’ye muhabbetleri bir yana; o günün siyaset anlayışındaki “ne kadar oy o kadar Parti içinde ve dolayısıyla Genel Başkanın gözünde itibar” kuralını da göz ardı etmemek gerekir.

Ama burada şunu da atlamamak lazım… O günkü Anavatan ilçe teşkilatının becerilerini ve gayretlerini de unutmamak boynumuzun borcudur.

Bu durum zamanın diğer partileri için de geçerli idi.

Özetle;

Ünye’nin sosyal yapılanmasının ve hiyerarşisinin gücünün ilçe teşkilatlarına yansıması ve

oradan da Ankara’daki temsilcilerimize bir baskı unsuru oluşturmasıdır. Sonrası Ankara’daki

temsilcilerinin becerilerine kalmıştı.

Şimdi durumlar değişti. Elbette değişim birden bire olmadı. Bu değişim yine Anavatanla

başladı. Sn. Yürür “işi merkezde ben hallediyorsam yetki ve etki de benim” dedi. İlçe teşkilatları güçsüzleşti, eyyamcılaştı. Bunun yanında sivil toplum örgütleri de güdükleşti/güdükleştirildi.

Aynı şekilde Doğruyol’da da bunu görüyoruz.

Bu zamanla Ankara’nın tek yetkili olmasına, İl ve (özellikle) ilçe teşkilatlarının “memur başkan-yönetim” durumuna düşmelerini getirdi. Sivil toplum örgütleri de hak getire… Ömründe belki birkaç defa Ünye’ye turistlik gezi yapmış olanların “atadan-dededen” Ünyeli oldukları ispat edilmelerine çalışıldı. Yani ilçe teşkilatlarının haberleri bile olmadan “tepeden atanmış” adayları ve akabinde seçilenleri zorla Ünyeli yaptılar.“Ruhlarını kaybetmişlere” yeniden ruh yüklemeye çalıştılar. Hatta daha da ileri gidildi, parti teşkilatları bu şahıslara göre yeniden şekillendirildi.

Sonra… Sonrası şu;

Kendisine yandaş olan “üç-beş işini bilenler, Ünye aşkı ile yanıp tutuşanları!” (tabirimi mazur

görün) Ünye’de pazarladılar.

“Ünye’mizin lideri falanca, memleketimizi arş-ı alaya uçuracak.” Üstadımız Sn Kıroğlu’nun da sıraladığı gibi yıllardır yapılmayan belki de yapılması istenmeyen bir sürü projelerin ağalarının adına müjdesini verdiler. Adamın belki de bu işlerden haberi bile yoktu. Külliye dururken kim tanır Ünye’yi?

Öyle ya… Yalandan kim ölmüş? “Ne kadar yem o kadar yumurta.” Bu millet nasıl olsa ne atarsak yutuyor. Demeye getirildi. Hele de “her şeye kadir” bir parti uzun soluklu iktidarda olmasına rağmen.

Sonuç;

Ünye öyle bir hale geldi ki; Bireyselleşmiş, toplum yerine topluluk haline gelmiş, akil

adamlarından,(yılların birikimiyle) toplumun itibar sahibi şahsiyetlerden yoksun, (adı var kendi yok) sivil toplum örgütleri ve siyasi partileri ile bir Ünye var karşımızda.

Şimdi konudan biraz sapalım ve bir-iki cümle bir tespiti hatırlatalım:

Toplumların değişimi iki şekilde olur; Birincisi tepeden liderler ve kadrolar vasıtası ile. İkincisi ise tabandan (toplumun talebi yetmez) yönetimleri zorlaması ile.

Birinci şık da; Allah nasip eder “eli ayağı düzgün” cengâver bir lider çıkar toplumu daha doğrusu topluluğu yönlendirir. Bu medeniyette ilerleyememiş, tahsil seviyesi düşük toplum olamamış topluluklarda olur. Bunun karşılığında da “cengâver” karşılığını talep eder ve alır. İkinci şık da ise; toplum bilgilidir, ne istediğini ve bunu nasıl elde edeceğini bilir. Talep ettiğini de elde eder. Kısaca yönetilir ama yönlendirilemez, çünkü o yönlendirir.

Bir örnek;

Eğer Ünye toplum olsaydı bir akıllının limana TMO’ya yaptırttığı “bölce ambarına” alkış

tutmaz, Zat-ı muhterem de bunu seçim malzemesi yapamazdı. Bugünden örnek verelim: Stadyumu oraya yaptırmazdı. En önemlisi eski Pazar yerindeki Kültür merkezini rant alanına çevirtmez, kalan yeri de SGK’ya sattırmazdı. Hatırlayalım, toplumun gücü olmasa idi Çamlık şu anda ne halde olurdu.

Neyse,

Ordu-Ünye meselesine gelince… Sayın üstadıma buradan (dostluğumuza istinaden) yarenlik yapayım. Üstat sanki kırk yıldır siyasetle uğraşmıyormuş gibi “vay anasını” diyor. Haklı… Çünkü yeni yetme monşerler ile işbirlikçileri “Hafıza-i beşer nisyan ile maluldür” darb-meselini nereden bilecekler. Eğer bilselerdi ya da öğretilselerdi Ordu’yu suyoluna çevirip eyyamcılık yapmazlardı.

Bu arada;

Ünye’nin şehir mi yoksa köy mü olduğuna siz karar verin artık...



Bu yazı 943 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YORUM YAZ

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI