Reklam
Bugun...
Reklam
Advert
Siyah Beyazdır!


Yakup HALICI Bugün Pazartesi
unyevizyongazetesi@gmail.com
 
 

“Vatan tehlikede!” Ya da “hainler vatanı bölmek için bize komplolar düzenliyor.”
Eğer bu ve bunun benzeri sözler duyarsanız biliniz ki orada safların sıklaştırılması veyahut
da kalelerin muhkemleştirilmesi operasyonu var demektir. Beklide acizliğin başka bir ifadesidir.
Hele de özellikle bin yıllık mazisi olan bir devleti yöneten yöneticiler tarafından
söyleniyorsa.
Yine hele de devleti on yıllarca yönetme muradına ermiş yöneticiler tarafından da
yönetiliyorsa.
Bir kitap okumuştum. Adı “siyah beyazdır” idi.
Kitabın özeti çok kısa ifadelerle şu; Otoriter rejimler hiçbir zaman doğruyu söylemezler.
Doğru onlar için toplumun inandırılmaları gereken şeydir. Bu birincisi.
İkincisi ise; Doğru şeyleri söyleyerek otoriteyi sağlayamazsınız. Doğru yaratarak hem
kendinize ve taraftarlarınıza ütopya yaratırsınız. Hem de toplumları doğruluğu şüpheli şeylere itaat
ettirerek disiplin altına alırsınız. Tıpkı sırığa selam duran asker gibi…
Düşünün bir kere,
On dokuzuncu yüzyılda başlayıp yirminci yüzyılın ortalarına kadar süren karmaşanın
görünürdeki mücadelesi, halkların ve milletlerin hakları ve özgürlükleri üzerine idi.
Bu arenada mücadele eden liderler ve taraflar (sırasıyla Fransa ve Rusya’da olduğu gibi)
ya halkların (Almanya ve İtalya’da olduğu gibi) milletlerinin bekası için davalarına baş
koymuşlardı.
Gelinen noktada hiç biri başarılı olamadı. Çünkü asıl amaç imparatorlukların yıkılması ve
toplumun şehirleştirilmesi yani homojenleştirilmesi idi.
Nitekim Fransa’da toprak köleleri şehirlere göç ederek sanayi köleleri haline geldi.
Almanya ve İtalya’da 1945’den sonra kapital ile avamın yerlerinin netleşmesine yol açtı. Japonya
bile bin sekiz yüzlerin son çeyreğinde Samurayları tasfiye ederek yeni şehirli toplumların
oluşmasını sağladı.
Rusya bu işi Komünizm vasıtası ile yetmiş yıllık bir süreçte gerçekleştirdi. Çin’in şu andaki
durumu malum… Bundan birkaç on yıl önceki köylü Çin toplumu hızla şehirli düzene doğru yol
alıyor.
İşin tuhaf tarafı genelde bu ideolojiler ve (liderler diyelim) her ne hikmetse düşmanı
oldukları kesimlerce iktidara getirilirler.
Mesela Lenin’in Alman sermayesi, Hitler’in ise Yahudi sermayesi ile iktidara gelmesi,
İslamcı Humeyni’nin on yıllarca Katolik Fransa’nın himayesinde olması veya bugünkü Komünist
Çinin küresel sermayenin emrine girmesi tesadüf mü?
Yönetimler ve özellikle liderler hangi ideolojileri savunurlarsa savunsunlar, hangi
tehlikelere karşı yönetimleri altındakileri koruduklarını iddia ederlerse etsinler…
Asıl amaç,
Birincisi taraftarlarını istim üzerinde tutmak ve safları sıklaştırarak güç oluşturmak, ikincisi
ise toplumu (vatanının bölünmesi, darbe, ekonomik çöküntü, bizden sonrası tufan gibi) korku
senaryoları ile sindirip kendisine mecbur bırakmaktır.
Ama liderler şunun da farkında değillerdir ve bilmezler. Ya da bilmezden gelirler. Çünkü ya
akılları yetmez ya da mevkie zaafları vardır. İdeoloji onlar için araçtır.
Bilmedikleri ya da bilmek istemedikleri şudur,
Kendilerini iktidara taşıyan mihrakın üç adım sonrasını hesap ettiği ve getirmenin olduğu
kadar götürmenin de hesaplarını gayet iyi yaptığıdır. En ön önemlisi güçlü ve akıllı olan değil,
güçlü ve akıllı gösterilen iktidar yapılır.
Netice,
Her halükarda kaybeden toplumun kendisidir. Dolayısıyla toplumun böyle durumlardaki
refleksi çok önemlidir. Çünkü liderler fanidir ama toplumlar bakidir.



Bu yazı 1162 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YORUM YAZ

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI