Reklam
Bugun...
Reklam
Advert
Neden?


Yakup HALICI Bugün Pazartesi
unyevizyongazetesi@gmail.com
 
 


       Belki akla ziyan ama… Durmadan “gurguluk” gibi 
düşünenlerdenim.
  Yeni yetmeler ve Ünye’ye yeni teşrif edenler gurguluğun ne olduğunu nereden bilecekler? 

Baykuşa biz “Ünyelüler” Gurguluk demekteyiz. Yani Baykuşun Ünyelüce adı Gurguluktur.

        Geçen akşam Çakırtepe’den Ünye’yi seyrederken aklıma takıldı… Neden Ünye bu kadar keşmekeş? Ve o geceden sonra bu konuda gurguluk gibi düşünmekteyim…

        90’lı yıllarda o zamanlar Sovyetler Birliğinin bir parçası olan Azerbaycan’a gittiğimde bir şey dikkatimi çekti. Şehirlerdeki binalar ve şehir planlaması belli anlayışa göre yapılmış ve düzenlenmişti.

        Şehrin şöyle yüksekçe bir yerine çıktığınızda, şehrin yıllar içerisindeki gelişmesini, binaların ise; malzeme cinsine ve mimari anlayışına bakarak hangi zaman diliminde yapıldığını aşağı-yukarı kestirebilirsiniz.

        Özel merakınız varsa ve mimarlık mesleği ile de alakalıysanız kestirme oranı yüzde yüze yaklaşır.

        Ben batı ülkelerini televizyonlardan ve fotoğraflardan tanıyorum… Gitmedim… Görmedim.

        Dolayısıyla oradan örnekleme yapmam mümkün değil.
    Burada şu iddia ortaya atılabilir,sorusu sorulabilir,

     Sovyetler Birliği ideolojik ve hem de otoriter bir devletti. Bu gayet normal değil mi?
    Evet öyle… Ama Sovyetler Birliğinden önceki mimari örneklere baktığınızda da bir sistem, düzen ve anlayış var. 

        Ve yıllar içerisinde malzeme çeşitliliği, şehircilik ve yapı anlayışları değişse bile…
     Değişiklikler yine bir düzen ve sistem içerisinde olmuş. Gerçi bu ülkede bütün ipler devletin elinde ve köylerden şehirlere ve şehirlerden şehirlere göçler yavaş olmuş… Toplumun ekonomik düzeyi yani yaşam standartları çok yavaş gelişmiş ve değişiklik göstermişse de;

        Bizdeki gibi şartları, kuralları zorlayan toplum olmadığı gibi; ne de “ben görmeyeyim de ne yaparsan yap” diyen bir devlet olmamış. Yani bizdeki gibi kural koyup yine koyduğu kuralı kendi bozan ve bunu rüşvet nemalanması gören bir devlet olmamış.

        Her ne kadar Sovyetler Birliği yıkılıp yerine liberal sistem geldiğinde de- ki komünizmle Kapitalizmin arasındaki fark komünizmin al sana para bulabilirsen almakta serbestsin. Kapitalizmde ise; para bulursan istediğini alabilirsin farkından başka bir şey değildir-bu anlayışın ağır aksak devam ettiğini gördük.

        Nitekim özel binalarda olmasa bile… Devletin yaptığı yapılar ve köprü, yol, park gibi çalışmalarda da belli bir anlayış disiplininin olduğunu görüyoruz.
    Sovyetler Birliği zamanında yapılarda ideolojik motiflerin kullanılmasının yanı sıra yerel desenlerin özellikle hâkim olduğunu fark ediyoruz.

        Son yıllarda ülkenin dünyaya açılması zihniyetinden hareketle büyük yapılarda evrensen 
mimarinin örneklerini daha çok görmeye başlasak bile; tarihi binaların ve tarihi çevrelerin korunması 
ve yaşatılmasına hala hassasiyet gösterilmektedir.

        Düşünün ki,
     Cumhuriyetle birlikte sözde yeni bir hayat anlayışı ile yola çıkan ve geçmişi küllen reddeden  “Atatürk ilkelerine” bağlı rejim, kendi hayat felsefesini ortaya koyabilme becerisini dahi gösterememiştir. 

         Ne resmi binalarda ne de özel yapılarda bir tutarlılık yoktur. Zamana, duruma ve malzemeye göre yapı yapmış, şehir düzenlenmiştir. Sonra gelen iktidar bir öncekininkini beğenmeyip ters yüz 
etmiştir. İdeolojik davranıp bir tutarlılık göstermek gibi bir derdi olmamıştır. İdeolojik olmaya çalışan iktidarlarda ellerine ayaklarına bulaştırmışlardır.

         Nitekim Cumhuriyet tarihinin en bu konuda en iddialı iktidarı olan AKP bile bu işi ellerine ayaklarına bulaştırıp çareyi “Osmanlı Mimarisinde” aramışlardır.

         Bunda onlara da haksızlık etmemek gerekir,

         Zira zihniyet olarak birincisi “Atatürkçü, laik” rejimin devşirmeleridir. İkincisi; Kendi mimari anlayışlarını uygulama, tecrübe etmek gibi bir bilgileri ve imkânları olmamıştır. Üçüncüsü ise; İslami mimari diye İslam dünyası için geçerli tek bir mimari anlayış olamayacağı için, çıkar yol bulamayıp çareyi kemerli pencerede bulmuşlardır. Çok katlı sitelere geçtiklerinde ise bundan da vazgeçmişlerdir. Dolayısıyla boşlukta kalıp yüz yıl geriye giderek çareyi Osmanlı mimarisinde aramışlardır.

          Gelecek hafta devam edelim mi? Bu arada ben de “gurguluk” gibi düşünmeye devam edeceğim.



Bu yazı 1559 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YORUM YAZ

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI