Reklam
Bugun...
Reklam
Advert
İYİ Parti Bu İşin Neresinde?


Yakup HALICI Bugün Pazartesi
unyevizyongazetesi@gmail.com
 
 

Bu yazım parça-pöççük olacak. Çünkü yazım biraz sezgi, biraz analiz ve biraz da öngörülerime dayanıyor. Belki de paranoya… Biz buna en iyisi mi kendi kendime meşveret diyelim.

Ve arada da sorularla bir şeyleri yakalamaya çalışacağım.

Mesela ilk sorumla başlayayım,

İran’da 80’de Humeyni liderliğinde yapılan devrimle İran İslam’ı daha mı mükemmel yaşamaya başladı? Fransa gibi bir devlet neden Humeyni’ye onca yıl hamilik yaptı? İran’da İslami bir rejimin kurulması Fransa için ne ifade edebilirdi? Ya da Fransa’nın ne kadar çıkarına idi?

Tarih bize çok şey öğretir. Öğrettiği şeylerden biri de; Siyasetin dini her zaman kullandığıdır. Bazen de sırf kendi çıkarları için din peydahlamış… Ya da yeni bir mezhep ortaya koymuştur. Burada bilmemiz gereken en önemli şey; Önemli olanın din veya mezhebin kimler tarafından ortaya konduğu değildir. Önemli olan kimlere yaradığıdır.

Öteden beri hep kendi kendime sormuşumdur;

Sovyetler Birliği durup dururken!(!) neden dağıldı? Ve asıl önemli olan, neden son derece katı ideoloji ile yönetilen bir devletin kansız kendini lağvettiği sorusudur. Hem de Kızılordu ve KGB’ ye rağmen.

Bu sorumla şu neticeye varıyorum: Devletlerin ömrü her ne kadar kendi iç dinamikleri ile alakalı oldukları zannedilse bile… Öncelikle bunda Dünya siyasetinin önemi büyüktür. Asıl olan devleti oluşturan milletin iç dinamiğidir. Kendisini oluşturan iskeletin sağlamlığı ve uyumudur. Yani yıkılmaz denilen devlet yıkıldı ama milleti hala ayakta ve kalmaya devam edecek.

Buna bağlı olarak şunu diyebilir miyiz “aslında devlet yıkılmadı rejimi, bayrağı değişti.” Devlete hâkim elitler değişse idi o zaman adı devrim olurdu, kargaşa çıkardı.

Bu arada şunu da belirtelim; Nice devletler var ki, milletlere dayanmadığı için kendinden sonra gelen devletlerin kendileri ile hiçbir alakaları olmamıştır. Zaten böyle devletlerin her zaman dünya hukukunda olmasa bile… Halk nazarında meşruluğu tartışır olmuştur.

Uzun yıllar siyaset alanında var olan bir kitle partisinin aldığı oydan çok dayandığı sosyal yapı önemlidir. Ve parti seçimlerde aldığı oy oranı ile dibe vursa bile; Sosyal yapı içersindeki varlığı kolay erimez, dağılmaz. Eğer dağılıyorsa bunda bir sakatlık var demektir. Ya dayandığı sosyal yapı devrini bitirmiştir. Ya da o parti öteden beri kurgudur. Devri bitince tavsiye edilmiştir.

Ülkemizdeki merkez sağ partilerin ve bu arada İslamcı partinin de sosyal alandaki karşılıkları darmadağın oldu. Bu arada MHP’de 2002 yılında üstlendiği vazifesini bitirdi ve şimdi dağılma sürecine girdi. Peki, neden devletçi CHP dağılmadı/tasfiye edilmedi?

Bu sorularımdan başka bir tanesi idi…

Kenan Evren’in “biz İhtilalin olgunlaşması için üç yıl bekledik” diyecek kadar pervazsızlaşması ve ahlaksızlaşmasının arkasında hangi güç vardı? Ve bu sözünden dolayı hiçbir güç dava açamadığı gibi, haksız yere hapislerde çürüyüp işkence görmüş binlerce kişi dahi sesini çıkaramadı. Bunun nedeni çakma koruma kanunları olduğunu mu zannediyoruz.

Bu tespitim bana şunu hatırıma getiriyor;

Ülkemdeki güçler aslında aynı odağın farklı evlatları idi ve “resti” iyi mi görmüşlerdi?

Ulu meşemin dibinde her zaman kendime sorduğum ama cevaplamakta zorlandığım bir soru var;

Şimdi tüü- kaka olan cemaatin bir zamanlar hızla yükseldiği dönemlerde el üstünde tutulmasının ve önünün açılmasının sebepleri ne idi?

Allahtan emir gelmeyeceğine göre, (siyaset ve siyaset dışı) ülkemin bütün elitlerinin bir yerlerden basireti mi bağlanmıştı? Yanıldık demeleri ya da ilişkilerini yok hükmünde saymaları gerçeği değiştirir mi? Yoksa bu (ülkemin maalesef asıl sahipleri olan) ülkem baronlarının bir operasyonu mu idi? Ve AKP bu işin neresinde idi?

Buna bağlı olarak; Soğuk savaş döneminde ikinci sınıf vatandaş kabul edilenlerin yeni dünya düzeninde sisteme kazasız-belasız entegre edilmeleri mi amaçlanmıştı? Yani 2002 sonrası köylerimizde ve varoşlarda yaşayanlara ülkem siyasetinde (belli bir zaman diliminde) başrol vererek;

Gelenekselleşmiş sistemi ters yüz etmeleri mi amaçlanmıştı? Ve bu başrol aynı zamanda zannedildiği gibi ülkesine sahip çıkmanın ötesinde örtülü amacının Anadolu’nun gelenekçi ve muhafazakâr yapısını sulandırılmasına yönelik mi idi? Bir anlamda çeşitli nedenlerle kastlaşmış toplumu çözmekmiydi?

Kısaca, görev azap askerliğimiydi?

Ayrıca bana birileri de şunu izah edebilmeli;

Ülkem siyasetinde başrol oynama imkânı tanınanların; ülkemin yüzde birlik kesiminin 2002 öncesi ülkem servetinin yüzde otuz beşler civarına sahip olurlarken, bugün bu oranın yetmişlere dayanmasını neden engelleyemediler/engellemediler?

Ulu Meşemin altında kendime sorduğum bu sonu gelmez abuk sabuk sorular beni bir gün “hücceden” götürecek. Gitmeden önce İYİ Parti’nin bu işin neresinde olacağını bilmek isterim. Umarım biz garip-guraba   Anadolu halkı yine kazık yemeyiz.



Bu yazı 1240 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Yusuf Parlak
28-12-2017 12:18:00

Çocuk bile eli sobaya değdiğinde cıs der ve ikinci defa yaklaşmaz, Kaldı ki Devlet kademesi hiç hata yapamaz yapmamalı da,Defalarca aldatılmak Büyük bir Devlet olduğunu iddaa eden sözle asla bağdaşmaz kısacası benim nezdimde inandırıcılığını yitirmiş tir ,Saygılarınla..!

YORUM YAZ



YORUM YAZ

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI