Reklam
Bugun...
Reklam
Advert
Hoşsohbet Rüşvet Hikâyeleri…


Yakup HALICI Bugün Pazartesi
unyevizyongazetesi@gmail.com
 
 

Efendim,
Anlatacaklarım duyuna kalmış, zaman aşımına uğramış hikâyelerdir.
Zaman 80’li yılların ikinci yarıları… Zamanın Kamyoncular ve Nakliyeciler Derneği başkanı Ahmet
Hamarat (sonraları Hamarat Petrolü kuracaktır) ağabeyimle bir Ankara seyahatimizde anlattığı hadise,
O zamanlar şu anda Atatürk Parkının olduğu yer moloz yığınları ile dolu idi. Ünye’nin çoğunluk inşaat
molozları oraya dökülürdü. Kamyoncular Derneği 80’li yılların başında oraya tek katlı dernek binasını yaptı.
Bina dediysek yüz metre kare civarında bir kahvehane ile büyücek de bir idare odasından ibaret tek katlı bir yapı.
Bundan sonrasını rahmetli Ahmet Hamarat ağabeyimizin ağzından dinleyelim,
Ondan önce bir not düşelim. İhtilalden sonraki Belediye Başkanı aynı zamanda Kaymakamlığa da vekâlet eden bir rütbeliydi.
“Yakup Belediye Başkanı bize kafayı takmıştı. Yıkacağım diyor da başka bir şey demiyordu.
Tek gittim olmadı. Heyetle gittim yine olmadı. Araya hatırlı adamlar koydum yine fayda vermedi. Nuh diyor peygamber demiyordu. Kâh ben dürüst adamım kanunları uygularım diyor, bazen de sorumluluğu belediye
encümenine yıkıyordu.
Nihayet yıkım gününden bir önce miktarda anlaştık. Lakin bir sorun vardı. Bu yıkım işini Ünye’de cümle
âlem duymuştu. Kamuoyuna ne diyeceklerdi?
Çözümü de başkan yine kendisi buldu. Çözüm şu idi;
“Binanın önüne bir Atatürk büstü yerleştireceksiniz. Sabah yıkım kepçesi geldiğinde Atatürk’ü yıkmadan
binayı yıkamazsınız diyeceksiniz. Kepçeci de Atatürk büstünü yıkamayacağına göre bina yıkımdan kurtulacak.
O gece lambalar altında büstün kaidesini yaptık, ama büstü nereden bulacağız? Gündüz de aklımıza
gelmedi ki gidip Samsun’dan alalım. Belki de Samsunda da yoktu ya…
Onun da çaresini bulduk. Gidip bir okulun bahçesinden çaldık. Kaidenin üzerine yerleştirdik. Sabah oldu.
Kepçe geldi. Tabi ki biz Ünye’de ne kadar kamyon şoförü varsa binanın önüne yığmıştık. Kepçe operatörüne önce
büstü yık, ondan sonra binayı yıkmaya başla diye tazyik yaptık.
Elbette kepçeci arkasını dönüp gitti. Bina da kurtuldu.”
Hüküm; Rüşvetin ve rüşvetçinin kimliği, dini, imanı olmaz.
…………………………….
Bu da yine 80’li yılların sonundan… Ama vaka Cerrahoğlu’nun başkanlığı zamanından. Meclis üyeliğimin
bitiminden üç-dört ay sonraları idi.
Belediyeden İçişleri Bakanlının müfettişinin benimle görüşmek istediği bilgisi geldi. Gittim.
Müfettiş kırklı yaşları biraz geçmiş genç birisiydi.
Bana; “İsmail Cerrahoğlu belediyeye bağış yatırtarak kaçak kat attırttığı ile bir şey bilip bilmediğimi”
sordu.
Ben de; Müfettiş bey sizi buraya gönderen irade İsmail Cerrahoğlu’nun başkanlığı zamanında onun ne
yapıp yapmadığını senden, benden çok daha iyi biliyordu. Mademki bu vatanı çok seven matah birileri neden bu günü
beklediler. Anlaşılan o ki sizin ve benim üzerimden onun ümüğünü sıkmak istiyorlar.
Bağış işine gelince; Hangi enayi menfaati olmadan belediyeye zırnık bağışlar. Ama yarısı içeri ama yarısı
dışarı… Onu bilemem, gözlerimle görmedim.”
Müfettiş; “Anladım Yakup Bey gerekeni yazacağım. Korkma at altına imzanı.”
Bir soru: Rüşveti alan mı daha ahlaksız… Yoksa göz yumup işine geldiğinde kullanan mı?
-- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- -- --
Yine zaman Belediye başkanı Mehmet Türk zamanı... Ama kahramanların ismini vermeyeceğim. Zira
zaman aşımına daha var.
Bir müşterim kat hakkı olduğu halde (paraya tamah edip) ilave kat ruhsatı almadan inşaata başlar.
Herhalde birileri çekemez ki daha başlar başlamaz zabıtalar inşaatın dibinde biter. Adamı korkuturlar.
Adam alı al moru mor büroma geldi. “Yakup Bey şöyle oldu… Böyle oldu. Başkan yardımcısına
gönderdiler. Adam benden dört milyar istedi. Yarısını festival masrafı için kendisine, diğer yarısını da belediye
veznesine yatıracakmışım. Yoksa hemen yıktırıp bir çivi dahi çaktırmayacakmış.
Bir de ben görüşeyim dedim. Gittim. Makamına vardım ki kral Faruk. Sayın Başkan bu ne iştir?
Kral Faruk; “Öyle efendim. Eğer taviz verirsek Ünye’nin hali ne olur? Aynı şeyleri de bana söyledi. İkisi
bana, ikisi belediye kasasına. Yoksa alimallah.”
Dışarı çıktım. Odasının karşısındaki Zabıta amiri “hayrola Yakup abi suratın ekşimiş.”
“Bu kadar da yüzsüz olunmaz ki canım”

Adam şimdi Ankara’da bir belediyenin ihaleden sorumlu müdürü…

Demek ki; Rüşvetler münferitmiş gibi gözükseler de… Aslında organizedir. Ve müteşebbisleri de
kumpanyadır. Sadece üzerlerindeki urbaları farklıdır.



Bu yazı 1468 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YORUM YAZ

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI