Reklam
Bugun...
Reklam
Advert
Bormatiği Yaptık ya…


Yakup HALICI Bugün Pazartesi
unyevizyongazetesi@gmail.com
 
 

Galiba sene 1974 idi,

Üniversite talebesiyim, bir bayram ertesi İstanbul’a dönüyorken otobüste yaşıtım bir genç yanıma oturdu.

Otobüste yanımdaki koltukta oturan ile konuşmayı pek sevmem. Hele de özel konularda hiç... Daha otobüse binip Ünye’yi avmadan yaşıtımın bir çenesi açıldı ki tutabilene aşk olsun.

İstanbul’a kadar uyutmadı beni.

Hikâyesi kısaca şu;

Kendisi Tekkirazlı, babadan yetim. Babayı tanımıyor bile, Ünye’ye o yaşa kadar iki kere gelmiş, İstanbul’a ilk defa gidiyor. Altı ay sonra gideceği askerlik hizmetine para biriktirmek için fırında çalışacak.

Harem’e geldik, araba vapuruyla karşıya geçiyoruz. Birden bire “bu gemiyi Türkler mi yaptı?” Diye sordu. Ben de evet deyince “helal olsun bize be…” Deyiverdi. Bir an şaşkınlıkla yüzüne baktığımda hayret, gurur ve takdirle yüzü ışıl, ışıldı. O anı hiç unutamam.

Yine,

Yıllar önce Sovyetlerin yıkıldığı ilk günler Azerbaycan’dayım. Teknoloji ve ekonomik gelir olarak bizden en az yirmi yıl geri idiler desem abartmış olmam.

Rusların Lada marka otomobilleri var. Bizim Murat 124’den biraz hallice… Bir Azeri gençle oturmuş sohbet ederken yanımızdan bir Lada geçti. “ Yakup Bey Lada’lar dünyanın en yahşi maşınları.” Dediğinde şaşırmıştım.

Bir şaşkınlık da geçen gün bir yerde sohbet ederken yaşadım. Dükkân sahibi otuzlu yaşlarda… Güngörmüş bir ailenin evladı ve okumuş, mürekkep yalamış. Yanımızda altmışlı yaşlarda bir esnaf... Genç ona hitaben “… Amca çok şükür Allah’a milli Bormatiğimizi de yaptık.(Gayri milli nasıl oluyorsa?) Amerika ile ancak böyle baş edebiliriz.”

Delikanlı da haklı… Bir yerlerden başlamak lazım… Rahmetli babam “zenginin hası çekirdekten yetişendir.” Derdi.

“Gara lastiği” imal etmeden araba lastiğine geçilmez.

Lakin…

Sıra araba lastiğine geldiğinde Dünya arabaya lastik takmaktan vazgeçerse mesuliyet benim değil.

Latife bir tarafa,

İki arada bir derede kalmak çok kötü bir şey... Fukaralığın ezikliği ile yaşıyorsun. İstiyorsun ki biz de gelişmiş bir ülke olalım. Dönüp maziye diyorsun ki “hey gidi günler vaktiyle ne idim…”

Bu durumda zannedilir ki; Ekonomik durumdan dolayı bu haldeyiz. Hâlbuki ruhların fakirleşmesidir bizi bu hallere koyan.

Ben yetmişli yılların delikanlısına çok görmem. Ömr-ü hayatında Ünye’yi iki kere görmüş, ilkokulu zar-zor okumuş ve gazete hak getire… Bu durumda böyle bir gurur ve takdiri çok görmemek gerekir. Bunda hasretlik kokuyor.

Azeri’ye de öyle… Bütün hayatı ideolojik baskı altında ikinci sınıf vatandaş olarak yaşamanın sonucu bundan başka ne olabilir ki? Ayrıca yutturmuşlar… Otoriter rejimlerin olmazsa olmazıdır “yutturmak”.

Ya üç gün önceki delikanlıya ne demeli?

Bu çağda, bütün iletim araçlarının ve bilgi akarlarının olduğu zamanda bir deterjanı övünç kaynağı yapmak gibi aptalca bir şey olabilir mi? Böyle bir şey hangi mantığın, hangi duygunun ürünüdür? Anlamak zor.

Ya bunu pazarlayanlara ne demeli?

Koskoca yılların şirketi bunu milli övünç kaynağı haline getirmesi karşısında insan söyleyecek söz bulamıyor.

Ama asıl nutkumuz tutulacak şey,

Eskiden elmamız, armudumuzla övünürdük. Bunlar için yerli malı haftası yapardık.

Nereden nereye, Şimdi ise deterjana terfi ettik.

Biz gelin bu haftayı dala, budağa sarmadan latife ile bitirelim.

Bütün bunlar bir tarafa… Milli deterjanımızla elin Amerikalısını temize havale ederiz, o kolay da… Bizi pis kokuların sonucu olan (her türlü) fukaralıktan azade eder mi? İşte o muamma…

 



Bu yazı 1200 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Henüz Yorum Eklenmemiştir.Bu Haber'e ilk yorum yapan siz olun.

YORUM YAZ



YORUM YAZ

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI