En başta böylesine kutsal bir ayda Müslümanlar için kutsal olan bir tarihi alanda ibadet eden insanlara yapılanlar kabul edilemez. Bu, her şeyden önce “insan haklarına” aykırıdır. İnsan Hakları Evrensel Bildirisinde: “Herkes kendi dinini yaşamakta, dininin emrettiği ibadeti yapmakta hürdür.” der. Kendi inancı dışında hiçbir şeye saygısı olmayan “yobaz” zihniyetin ürünü olan bu baskı ve zorlamalar insanlık dışıdır. Almanların toplama kamplarında Yahudilere yaptığı neyse; bugün İsrail’in Müslümanlara yaptığı da, odur.

Filistin’de ne olmuş anlamak için: Tarihe kısa bir yolculuk yapalım ve ne, neden, nasıl olmuş, öğrenelim.

Filistin; Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferinde yapılan Mercidabık (24 Ağustos 1516) savaşında Haçlıların elinden alınarak Osmanlı İmparatorluğuna geçti. “Araplarla savaşılarak” alınmadı, bunu tekrar vurgulamak isterim. Yıkılışına kadar da Osmanlı egemenliğinde kaldı.

Osmanlı’nın yıkılma döneminde İngilizlerle işbirliği yaparak Osmanlı askerlerini kahpece arkadan vuran Arap kabile liderlerinden Şerif Hüseyin, Filistin’de akıl almaz işler yapmıştır.

Şerif Hüseyin; en başta, İngilizlerin gönlünü kazanmak için Kudüs’ü Haçlı ordusundan alan Selahaddin Eyyübi’nin mezarını atıyla çiğnemiştir. Sonra, İngiliz diplomat Sir Mark Sykes ile birlikte tasarladığı bayrak; I. Dünya savaşında Osmanlı’ya isyanın sembolü olmuştur. Bahsi geçen bayrak, şu an Filistin’in resmi bayrağıdır. Her bayrakta olduğu gibi bu bayrakta da renklerin ve şekillerin tarihsel anlamları vardır. Siyah: Abbasileri, Beyaz: Emevileri, Yeşil: Şii Fatımi Halifeliğini temsil eder. Ama orada kırmızı renkte ve üçgen şeklinde bir bölüm vardır ki bu bizi ilgilendiriyor, Kırmızı Üçgen: sözde; Türklere karşı verilen bağımsızlık mücadelesinde akıttıkları kanı temsil ediyor.

Abartıyorsun! Irkçılık yapıyorsun! Diyebilirsiniz. Suudilerin uydurduğu “Vahabi” mezhebinin ne olduğunu biliyor musunuz? Tıpkı Filistinli Şerif Hüseyin gibi Suudi kabile lideri ve şimdiki Suudi hanedanlarının dedesi de I Dünya savaşında İngilizlerle bir olarak “Vahabilik” mezhebini uydurmuşlardır. Vahabiliğe göre: “İslamiyet Araplara gönderilmiştir ve Hilafet, Türklerde kaldığı sürece İslam bozulmuştur. İslam tekrar Araplara dönmeli ve özünü korumalıdır.”

Görüldüğü gibi: Almanlar nasıl ki Halifeliği kullanarak Müslümanları kendi safına çekmeye çalıştıysa; İngilizler de Arap milliyetçiliğini kullanarak Osmanlı’yı parçalamış bu coğrafyadan uzaklaştırmıştır.

Peki, Türkiye Cumhuriyeti ne yapmıştır?

Osmanlı’nın borçları da dâhil olmak üzere tüm mirasını kabullenen Türkiye, Filistin ne zaman dara düşse yardımına koşmuştur. Filistin hükümetlerinin tanıdığı “sözde Ermeni Soykırımı” na rağmen gerek maddi, gerek manevi desteğini uluslar arası alanda esirgememiştir. Tabi bu arada: Birileri; Amerikan emperyalizmin sembolü olan 6. Filoyu kıble yapıp namaz kılarken; gidip Filistin’de, emperyalizme karşı direnip savaşan rahmetli Deniz Gezmiş’i unutmamak gerekir. Evet, hain denilerek, terörist denilerek idam edilen Deniz Gezmiş, 6. Filoyu kıble yapıp namaz kılmak yerine emperyalizme karşı Filistin halkıyla beraber mücadele etmiştir.

Bugün Kudüs’te yaşadıklarımız; bir anda olan gelişme değildir. Tarihsel birikimin,

hataların ve ihanetin sonucudur. İhanet var diye bu yaşananlar karşısında kayıtsız mı kalınmalı? Asla. “Kendi acını hissediyorsan, canlısın; başkasının acısını hissediyorsan, insansın.” Anlayışı çerçevesinde bakmalı. Soruna sadece din açısından bakarsak diğer dinleri

kaybedeceğimiz unutulmamalı. Hıristiyanların ve sağduyu sahibi Yahudilerin de bu zulüm ve baskıya karşı oldukları bilinmelidir. Zaten Osmanlı da böyle yapmadı mı? Osmanlı; 400 yıl tüm dinlere eşit mesafede davranarak barış ve huzur sağlamadı mı?

Kudüs’te zulüm gören insanların acısını paylaşıyor ve kimsenin kimseye zulüm etmediği, zulmü görmezden gelmediği bir bayram diliyorum.