Reklam
Bugun...
Reklam
Advert
Liyakat mı, Sadakat mı?


Cumhur ÖZTÜRK Açı-Yorum
unyevizyongazetesi@gmail.com
 
 

Devlet dediğimiz şey, toplumun içinden çıkan ve topluma hizmet etmek için var olmuş büyük bir organizmadır. “Organizma” diyorum çünkü bizimle birlikte yaşayan, bir canlıymış gibi tepki verebilen bir yapılanmadır.
Devlet; yaşamaya başladığımız andan başlayarak öldükten sonra yattığımız mezarın yapısına varıncaya kadar karar verme yetkisine sahip güçtedir. Anlayacağınız; tahminimizden çok daha büyük ve hükmedicidir. Bu kadar büyük ve hükmedici bir organizmanın yapısı; yaşam sınırlarımızı genişletir ya da daraltır.
Devlet dediğimiz; devasa büyüklükteki organizmanın organları da hayatımızın her bölgesini sarmalamış durumdadır. Hangi öğretmende okuyacağımızdan tutun da hangi doktora tedavi olacağımıza varıncaya kadar; belirleyici ana güçtür.
Yönetimin “adil” olması; işte bu yüzden çok önemlidir. Adil olmayan bir devlet yapısı; insanlara hizmet etmek yerine onları mutsuz edip çatışma içerisinde yaşamasına sebep olacaktır. Aurelius Augustinus’un "Adalet olmayınca devlet büyük bir çeteden başka nedir ki?"sorusu; Antik Yunan’da bile devletin adil olmasının önemi vurgulanmaktadır.
Hz. Ali’nin: “Adalet devletin dinidir.” sözü ya da; Hz. Ömer’in: “Adalet, devletin (mülkün) temelidir” sözleri, adil olmayan bir devlet yapılanmasının olamayacağının anlatıldığı çarpıcı ve hükmedici sözleridir. İslam devletinin bu önemli halifeleri: İslam dininin hassasiyetinin, “toplumsal adalet” olduğunu vurgulamaktadır.
Peki, devlet dediğimiz büyük yapıda adaleti nasıl etkin kılacağız? Yanıt: “Güçlü bir hukuk sistemi” olabilir mi?
Adaleti toplumda başat hale getirmek için hukuk yeterli olabilir mi? Elbette hukuk; toplumsal barış için yaşamsal önemde değerlidir; ama yeterli değildir.
Devlet dediğimiz devasa organizma, vatandaşlarına “bürokrasi” dediğimiz yapı ile hizmet eder. Bürokrasi, devletin halka hizmet etme organıdır. Devletin vatandaşına hizmet etme kuralları, bürokrasi ile belirlenmiştir.
Bürokrasi: Yunanca, “Büro” (oda) ve “craite” (iktidar, güç) sözcüklerinin birleşmesinden oluşmaktadır. Günümüz Türkçesine: “Devletin gücünün kullanılması” şeklinde çevirirsek yanlış olmaz.
Bürokrasi, devletin görünen yüzüdür. Devlet, vatandaşa bürokrasi ile temas eder. Bürokrasi bu sebeple hukuk kadar önem kazanır. Bürokrasi kimlerden oluşur? Elbette vatandaştan, yani bizlerden… Başından beri devleti “yaşayan bir organizmaya” benzetmemin arkasındaki sebep de bu… Biz devleti yaşatıyoruz, devlet de bizi.
Bürokrasi, kişiye göre değil adalete göre çalışmalıdır. Adalete göre çalışabilen bürokratlar, hiçbir kişiye, görüşe ya da ideolojiye bağlı kalmadan sadece hakkaniyete bağlı kalarak adaleti sağlayabilir. Buna eşit hizmet de diyebiliriz. Eşit hizmeti veren bürokratı yetiştirmek de bu anlamda önemlidir.
Kendini yetiştirmiş liyakat sahibi kişinin yerine muktedir güce sadakat gösterenin seçilmesi, hizmette eşitliği yok eder. Vatandaşa hizmet etmek yerine bağlı olduğu kişiye hizmet eder. 15 Temmuz’da darbeye kalkışan sözde subaylar, liyakate değil şeyhlerine, sadakatle işe alınıp görevde yükselmelerine izin verilenler değil mi? 15 Temmuz darbe girişimi; bürokrasi yoluyla devletin ele geçirilmesinin nerelere varacağının göstergesidir.
Devlet, işe alımda adil olmalıdır. Görevde yükselmede adil olmalıdır. “Benim gibi düşünsün, ben benim gibi 
düşüneni işe alayım” demek: “Benim gibi düşünmeyen hiçbir şey hak etmiyor,” demektir. Bu durum adalet terazisini bozmaktır. Sizin gibi düşünen yandaşlarınızı mutlu ederken sizin gibi düşünmeyene mutsuz eden bir mekanizmaya dönüşürsünüz. Bunun bedeli ağırdır: “Toplumsal kutuplaşma, kaos, çatışma ve ötekileştirme… Bu, sürdürülebilir bir toplum yönetimi biçimi değildir. Tüm toplumu mutsuzluğa sürükleyerek devleti -bizi- güçsüz bırakır.
Tanzimatçılar, yüzyıllar boyu dünyaya hükmetmiş Osmanlı Hanedanından iktidarı nasıl almıştır? Tanzimatçılar; kendilerine yapılan eleştirilere saygı duymuş, bu eleştirileri hatalarının düzeltilmesi olarak görmüş ve eleştiriyi yapanları devletin önemli yerlerine getirmişlerdir. Bu özeleştiri sayesinde iktidar; Osmanlı hanedanından bir avuç bürokratın eline sükûnetle devredilmiştir. İktidar devrinin, babadan oğla geçerken sayısız cinayetin olduğunu göz önüne getirirsek; bu bir başarıdır. İşe almada ve görevde yükselmede liyakat toplumsal tepkiyi en aza indirmiştir.
İşe almada ve yükselmede “liyakat”(yeterlilik) aramak yerine “sadakat” aradığınız sürece devlet; topluma değil, kişilere hizmet eden mekanizmaya dönüşür. Bu, kendi iktidarını “sonsuz” olarak görenlerin sonudur aynı zamanda… Hani meşhur söz var ya “Ayarını bozduğun kantar, gün gelir seni de tartar”

 



Bu yazı 825 defa okunmuştur.

YORUMLAR

Kadir Gül
28-04-2021 22:45:00

Kabul ediyorum..

YORUM YAZ



YORUM YAZ

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

HABER ARA
SON YORUMLANAN HABERLER
ÇOK OKUNAN HABERLER
VİDEO GALERİ
FOTO GALERİ
GÜNDEMDEN BAŞLIKLAR
YUKARI