Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un İstanbul’dan milletvekili olmak istediğini, ancak buna rağmen Cumhurbaşkanı tarafından Ordu milletvekilliğine aday gösterildiğini söyleyerek;  “Ben isterdim ki, Sayın Başbakan Yardımcısı, Sayın Cumhurbaşkanının talimatıyla ve baskısıyla değil, “Ben Ünyeliyim, kendi memleketimden hizmet etmek istiyorum.  Ben oradan aday olacağım”  diye baştan söylemeliydi ki, ben bu yöreyi sevdiğinden emin olmalıydım.”dedi.

“Ben yaparım, ben bilirim, ben karar veririm, ben yönetirim..!”

“Üç genel, üç yerel ve bir de cumhurbaşkanlığı seçimlerinin verdiği o güçle, “Artık ben ne yaparsam yapayım bu halk bana onay verir. Onun için ben ne dersem doğrudur.”diyen bir iktidar var.  Artık bir müzakere ve bir tartışma yok. “ben yaptım oldu!” bunu kabul etmemiz artık mümkün değil.”

“Önceden birileriyle görüşülüyordu, şimdi  telefon numaraları var”

“Büyükşehir olmadan önce, yol ve su problemleri için hizmet alabileceğiniz yerlere gidiyordunuz. Ama şimdi telefon numaraları var, o numarayı arayıp hizmet istiyorsunuz. Ve ondan sonra hizmet gelecek diye bekle dur…  Kim ne yapacak, ne edecek bir sorumlu yok.”

“Başkanlık adı altında tek adam yaratmaya çalışıyoruz”

“Biz demokrasiyi geliştirip büyütmemiz gerekirken elimizdekini de kaybediyoruz. Biz, cumhuriyeti 91 yıl önce kazanmış, kendisine padişahlık teklif edilmesine rağmen, “ Cumhuriyet= Demokrasi” diyerek bu ülkeye bir ümmetten devlet yaratmış bir insanı bu güne kadar yürüdüğümüz yolu, dönüp geriye götürmeye çalışıyoruz.” 

“Hangi Gücü Kullanamadın?”

Başkanlık adı altında tek adam yaratmaya çalışıyoruz. Şunu sormak lazım. Başbakanı kim atadı? Milletvekillerini kim seçti, bakanları kim seçti, genel müdürleri kim atadı? Kendisi atamadı mı?
Peki daha neye şikayet ediyorsun, ne yetmedi?
Hangi gücü kullanamadın da şimdi başkanlık istiyorsun?
Karar almada sıkıntı oluyor, kaynak almada sıkıntı oluyor denilmedi mi? 

“Belde belediye başkanlarıma çok üzülüyorum.”

Belde belediye başkanlarını suçladılar ya… Bunlar hizmet veremiyor, iş makineleri yok, borçlarını ödeyemiyorlar diye...

Şimdi gelin rezaleti görün. Sayısız makam araçları var ve kimin nereye gittiği belli değil. 752 bin kilometre yol yapacağını söylediler. İhalesi de yapıldı. İhalenin muammen  bedeli  310 milyon lira...
220-230 milyon liraya yapılacak ihale, 309 milyon liraya verildi. Belde belediye başkanlarının kaynak israfından söz ediyorsun sen, peki bu kaynak israfı değil mi?

“Ordu büyükşehir Belediye Başkanının makam aracının aylık kirası 10 bin lira”

“Şu an da Ordu büyükşehir belediye başkanının kullandığı makam aracının  aylık kirası 10 bin lira…

Nereye geldik?” 

“Hani kamu kaynakları daha iyi kullanılacaktı, hani daha iyi tasarruf yapacaktık?”

“2002’de şimdiki Cumhurbaşkanı o günkü genel başkan, başbakan 140 bin kamu aracı var; Bunlar israftır. Onları satacağım diyordu. Yıl 2015 ve 450 bin makam aracı var; kiralıklar hariç…
Hani tasarruf yapacaktık; Uçak ne, saray ne, aldığı makam arabaları ne, bu saltanat ne?
Şimdiki Cumhurbaşkanının Ordu’ya en son geldiğinde ben  belediye başkanıydım. O zamanın Başbakan olarak gelmişti ve Ordu’ya bir günlük gelişinin maliyeti 300 bin liraydı. Bunun valilikte resmi belgesi kayıtlıdır.
Bu maliyetin sebebi koruma ordusu, şu bu…

“ Ya yalan konuşuluyor, ya da benim param başkalarının üzerinde”

Bu ülkenin zenginliği hepimize yeter; Yeter ki adaletli olun. Yeter ki hakkaniyetle dağıtılsın.
Kişi başına düşen milli gelir 10 bin dolar lira demiştiniz.  Ünye’yi dolaşsak 4 kişilik bir ailede 100 bin lira geliri olan kaç kişi buluruz?

Burada iki şey söylenebilir; 

1-    Ya yalan konuşuluyor

2-    Ya da doğru söylüyor benim param başkasının üzerinde…

Gelir dağılımında bir eşitsizlik var. Hani yoksulluğu yenecektik, yolsuzluğu yenecektik, yasakları 
kaldıracaktık..?

“Din eksenli ve insanların yoksulluğunu kullanarak siyaset yapılıyor”

Neresinden bakarsanız bakın, bu ülke iyi yönetilmiyor.  Her geçen gün kötüye giderek Orta Doğu’nun karanlık dehlizlerinde ilerliyoruz. Bu ülkede din eksenli insanların yoksulluğunu kullanarak siyaset anlayışı bu ülkeyi her gün biraz daha bataklığa götürüyor.

“İsterdim ki Numan Bey talimatla aday olmasaydı”

Ben isterdim ki, Numan Kurtulmuş zorla, baskıyla gelipte Ordu’ya aday olmasın. Ben Ünye’yi ve Ordu’yu düşünüyordum, o yüzden de Ordu’dan aday olmak istiyorum deseydi. 
Biliyorsunuz ki kendisi kaç kez “Ben İstanbul’dan milletvekili adayı olacağım” diye basına açıklama yapmıştı. 
Bir yerli olmak, doğmakla ilgili değil, o yeri sevmekle ilgili… O yerle ilgili sorumluluk hissetmekle, yürek koymakla ilgili… bir yerde doğarsınız sorun değil. Doğduğunuz yerle ilgili ne hissediyorsunuz, doğduğunuz yeri ne kadar benimsiyorsunuz bu önemli…

Ben isterdim ki, Sayın Başbakan Yardımcısı, Sayın Cumhurbaşkanının talimatıyla ve baskısıyla değil, “Ben Ünyeliyim, kendi memleketimden hizmet etmek istiyorum; Ben oradan aday olacağım” diye baştan söylemeliydi ki, ben bu yöreyi sevdiğinden emin 
olmalıydım.

Buraya kendisi bir “Ağabey” formülüyle buraya getirildi. 

Siyasi oy kaygısıyla Ordu’ya getirildi. İnşallah hemşehrilerimiz bunu görecek…
Biz Ordu’da hiçbir hemşehrimizi ayırmadık ayırmayacağız da… Hakkı olanın da hakkını almasını istiyoruz.

“Ünye şimdi hakkettiği yerde mi?”

Karadeniz’de turizm bilinmezken, Ünye turizmle anıldı. Ünye en büyük yerleşim alanımızdı. Fındığımızın durumu bu olmamalıydı. Peki Ünye şimdi hak ettiği yerde mi? Bu mu olmalıydı Ünye’nin kaderi..?
Ünyeli olmak, Ünye’de doğmakla olmuyor. Ünye ile ilgili sorumluluğu yüreğinde hissetmekle oluyor.”şeklinde konuştu.

Haber / Meral KORKMAZ