İsa Maral açıklamasında, yerel basının bu anlamda çok önemli olduğunu söyleyerek, Türkiye gündemine dair gelişmelere de değindi.
İsa Maral’ın gündeme dair konu başlıkları şöyle:
TÜRKİYE’NİN GERÇEKLERİNİ YÜZ YÜZE HALKIMIZA ULAŞTIRMA GAYRETİ İÇİNDEYİZ
“Öte yandan muhalif görüşler; OHAL nedeniyle basın açıklaması, panel, toplantı ve gösteri yürüyüşleri
kısıtlandığından halkımıza ulaşmakta yetersiz kalmaktadır.
Bu nedenle görüşlerimizi ve Türkiye’nin gerçeklerini yüz yüze halkımıza ulaştırma gayreti içindeyiz,
Türkiye’nin yoğun gündemi içinde önemli gördüklerimiz konusunda sizler aracılığıyla halkımıza bazı
gerçekleri sunmak istiyoruz.
AFRİN HAREKÂTI
Her ülkenin kendi toprak bütünlüğünü koruma ve sınır güvenliğini sağlama sorumluluğu vardır. Bu nedenle Afrin harekâtının haklılığı konusunda partimizin hiçbir tereddüdü yoktur ve partimizin her
kademesinden, Genel Başkanından üyesine kadar destek açıklamaları yapılmıştır.
Bu destek şimdiye kadar yapılan yanlışları ve bundan sonra da yapılacak olası yanlışlıklar konusunda
da görüşlerimizi sunmayacağımız anlamına gelmez.
Sürekli hata yaptığını söyleyen ve Türkiye’ye sürekli bedel ödeten bir iktidarla karşı karşıyayız.
Irak ve Suriye politikalarında iktidarın yaptığı yanlışlıklar ve Türkiye’nin çıkarları partimiz tarafından
sürekli dile getirildi.
ABD’nin peşine takılıp Suriye merkezi yönetimini zayıflatmak kuzey Suriye’ye PKK/PYD’nin yerleşmesine neden olmuştur. Aynı şekilde Irak merkezi hükümetine tavır alıp ucuz petrol sevdasıyla Kuzey Irak Kürt bölgesiyle merkezi hükümetin muhalefetine rağmen yapılan anlaşmalar Türkiye’nin sınırlarına ayrılıkçı örgütlerin yerleşmesine neden olmuştur.
2015 Genel seçim mitinglerinde dönemin Başbakanı tarafından Kobani ye selamlar gönderilmiştir,
Cumhuriyet Halk Partisinin Türkiye’nin çıkarının emperyal güçlerle değil, Suriye merkezi yönetimiyle
işbirliğinden geçtiğini defalarca söylemesine rağmen itibar edilmemiş, dışişleri bakanlığımızın çok
değerli diplomatları göz ardı edilerek politikalar oluşturulmuş ve bedelini Afrin’de şehit düşen
çocuklarımızın ödediği ve iktidarın bundan oy devşirmeye çalıştığı bir Türkiye tablosu oluşmuştur.
Türkiye bu açmazdan kahraman silahlı kuvvetlerimizin üstün başarısı ve Atatürk’ün Türkiye’nin
kuruluşunda çizdiği “yurtta sulh cihanda sulh” politikası ile aşacaktır. İnşallah bir daha aldatıldık pozisyonuna gelmeyiz.
ÇİFTÇİYE UCUZ MAZOT DESTEĞİ
Her konuda olduğu gibi ekonomi politikalarında da CHP’nin önerileri önce reddediliyor, senelerce
uygulanmıyor ve çıkmaz derinleşip yönetilemez duruma gelince çıkış yolu olarak CHP politikalarına
bel bağlanıyor.
2015 Genel seçimlerinden beri bunun sayısız örneği ile karşılaşıyoruz. Asgari ücret artışına önce ‘kaynak nerde?’ diye karşı çıkıldı, sonra zorunluluk ve seçim kaygısı ile yetersiz de olsa artırıldı.
Taşerona kadroya önce “çalışıyorlar ya ne kadrosu” denilerek Cumhurbaşkanı düzeyinde karşı çıkıldı,
daha sonra yetersiz de olsa kötü bir şekilde uygulanmaya çalışıldı.
Aynı şekilde 2015 Cumhuriyet Halk Partisinin seçim beyannamesinde yer alan çiftçiye indirimli 1,5 TL
ye mazot verilmesi vaadi, aradan geçen 3 yıllık sürenin sonunda dikkate alındı ve mazot bedelinin
yarısı olarak ve “kıyak” adı altında müjdelendi.
Bütün bu uygulamalar Cumhuriyet Halk Partisinin vaatlerinin Türkiye’nin ihtiyaçları ile ne denli
örtüştüğünü ve iktidar için ne kadar hazırlıklı olduğunu da ortaya koymaktadır.
ÜNYE YATIRIM FUKARASI
Son dönemde iktidar yetkilileri tarafından Ünye sürekli parlatılmakta fakat gerçek anlamda hiçbir şey
Yapılmamaktadır.
Bu anlamda her seçim dönemi parlatılan Ünye-Akkuş- Niksar yolu seçim dönemlerinin dışında
Unutulmaktadır.
Ayrıca yapılacağı söylenilen konteynır limanı, orta Anadolu otoyol projesi ve organize sanayi bölgesi
de sadece sözde kalmakta, seçim vaadi olarak gündemi işgal etmektedir.
Cumhuriyet Halk Partisi olarak gerek üretim ve gerekse istihdam arttırıcı bu projelerin sözde
kalmaması ve biran evvel kaynak aktarılarak yapılması, üretime ve istihdama pek de katkısı olmayan
beton ekonomisinin önüne geçmesini istiyoruz,
ÖZELLEŞTİRME DEĞİL, TÜRKİYE’NİN FELAKETİDİR
1980’ler de başlayıp günümüze kadar devam eden ve son yıllarda hiçbir kural ve kaideye dayanmadan yapılan özelleştirmeler halkımızın belini bükmektedir.
Yeni bir peşkeş ve uluslararası tekelci sermayeye yeni alanlar açma çabası olarak gördüğümüz “şeker
fabrikalarının satışına her duyarlı vatandaş olarak karşı çıkmak durumundayız.
Bu sadece bir özelleştirme değil, Türkiye’nin felaketidir.
Türkiye’nin kurumları ve namuslu STK’ları (ziraat odaları, Ziraat mühendisleri odası, eskiden tarımla
ilgili kuruluşların bürokratları) şeker fabrikalarının özelleşmesine ve Türkiye ye mısır şurubundan ve
şeker kamışından üretilen şeker girişine karşı çıktılar.
Şeker fabrikaları, şeker pancarı üretimi yapan Türk çiftçisi, hayvancılık ve halk sağlığı bakımından çok
önemli kuruluşlardır.
Bugün et fiyatlarından yakınıyorsak ve yemi dışarıdan ithal ediyorsak, bunun altında büyük oranda
şeker kotası ve yem fabrikalarının özelleştirilip yerine AVM yapılması da yatmaktadır.
Şeker fabrikaları neredeyse Cumhuriyetle yaşıt ve teknolojisini kendi tamamen yerli üretebilen ve
atölyelerinde diğer fabrikaların motor, elektronik donamım, mekanik aksamlarını da üretebilen
yegane fabrikalardır.
Türkiye şeker şirketi yurtdışında anahtar teslimi fabrika yapacak bilgi ve teknolojiye sahiptir. Nitekim
Azerbaycan’da Özbekistan’da anahtar teslimi fabrika yapmıştır.
Ayrıca Otomobil, Çimento, Afşin Elbistan termik santrali ve birçok devasa tesisin gerek mekani
donanımları, gerek motor ve gerekse elektronik donanımları şeker şirketi tarafından yapılmış ve
ülkemize önemli ölçüde dış ticaret avantajı sağlamıştır,
Bu satışa ve Türkiye’nin tarım, hayvancılık, sağlık teknoloji olarak uğrayacağı çöküşe her platformda
karşı çıkacağız.
AKP-MHP İTTİFAKI VE SEÇİM YASASI DEĞİŞİKLİĞİ
1980 yıllarından itibaren ülkemizde tek parti iktidarı gelişmenin ve kalkınmanın itici gücü buna karşılık
koalisyonlar kalkınmayı engelleyen, otorite boşluğu yaratan ve işleri yavaşlatan hükümet modelleri
olarak gösterildi . İktidar da bunu her seçimde koalisyon gelir propagandası ile seçmeni manipüle etmekte kullandı.
Koalisyon iyidir/kötüdür tartışması bir yana, yine iktidarın söylediği ve uygulamaya çalıştığı arasındaki
tutarsızlığa bir defa daha tanık oluyoruz.
Kamuoyunda yaptıklarıyla söyledikleri arasındaki tutarsızlıktan kaynaklı itibarı sürekli azalan AKP ile
barajı geçemeyeceği kesinlikle anlaşılan MHP’nin Türkiye ihtiyaçlarıyla hiç de örtüşmeyen ve yasaları
zorlayarak ayakta kalma kaygısıyla oluşturduğu ittifakla karşı karşıyayız.
Bu sadece bir ittifak önerisi değil, Türkiye’de bundan sonra seçimde yapılacak hilelere yasal zemin
hazırlayacak bir uygulamaya çanak tutmaktadır,
Güvenlik güçlerinin sandık mahalline kadar izinsiz girecek olması, 1 Kasım öncesi Doğu ve Güneydoğu
bölgelerinde yapılan baskıları ve 16 Nisan Referandumunda yapılan hileler doğrultusundaki
uygulamaları yasallaştırma amacı gütmektedir.
Siyasi partilerin kura ile belirleyeceği sandık başkanlığı uygulamasından uzaklaşılması devlet baskısını
İster/istemez gündeme getirmektedir.
YORUM YAZ